menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aslolan; Asıl Olanı Yitirmemek

14 1
27.06.2025

On iki gün süren savaş provaları sonrasında bu meselelerin derinlemesine ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Yüzeysel açıklamalar su üzerinde yüzen samanlar misali savrulmakta, ehemmiyetleri gözden kaçırmaya sebep olmaktadır.

İran, İsrail için yeni bir tehdit olmamakla birlikte Altı Gün savaşları haricinde bölgede gerçek bir savaş hiç yaşanmamıştır. Tabi ki savaş demek tam ifade olmayacaktır. Kara harekâtı olmadan sadece hava hareketliliği ve füze atışları ile sonuçlanmıştır.

İran için hedef olarak içeride rejim değişikliği söylemi genel yorumlarda yer alsa da ne İran muhalif yapısı dışardan destekli bir müdahaleyi kabul eder, ne de küresel güç odakları bilmedikleri bir yeni yönetim oluşturulması hususunda bir plan yapar. Değişim bilinmeyenle karşılaşılma riski göz önünde bulundurulduğunda, vazgeçilen bir olgudur.

İran, yapısal olarak 1979 Devrimi sonrası ülke yapısı beklenen ve gerçekleşen olarak iki ayrı kategoride izlenen bir siyasi yapıya bürünmüş, Orta Doğu’da İsrail ve Amerika’nın bulunma sebebi haline dönmüştür. Nükleer silah riski söylemine sığınılan ve onlarca yıldır tehdit olarak varlığını devam ettirdiği ifadesi ile nükleer silaha sahip diğer devletler tarafından kırmızı kategoriden bir türlü düşmemiştir. Devrim sonrası Hava Kuvvetleri içerisinde yer alan direnişler sebebi ile bu alandaki yatırımları tamamen Nükleer Enerji çalışmalarına aktarılmıştır. ABD’ den alınması planlanan uçaklar ise Irak savaşı bahane edilerek teslim edilmemiştir. Envanterde şu an net olarak bilinmese de rakibi olduğu ülkelere kıyas ile yok denecek seviyededir. Rejimin olası sözde tehlikeden böylece uzak tutulduğu da her ne kadar katılmasam da yer almaktadır.

Diplomasi bir denge, silah gücü denge sağlayıcı bir unsurdur. Bu denli önemli bir füze çalışması olan ülkenin hava kuvvetlerinde yetersiz kalması ise savunma ya da saldırısının sayılı günde kalmasına neden olmaktadır.

Hürmüz Boğazı’nı kapatma kararına kadar dahil olmayan Amerika, bir anda savaş uçakları ile dahil olmuş, İran ise altta kalmama adına en korunaklı üslerinden birisine isabetsiz füze saldırıları düzenlemiş, ateşkese bir adım daha yaklaşmıştır.

İsrail’in öldürdük dediği üst düzey askeri personel ise ateşkes kutlamalarında kameralara yansıyan görüntüsü, tam izahıma eşdeğer anlamsızlıklara farklı açıdan katkı sunmuştur.

Aksa Tufanı ile başlayan Gazze Soykırımı’na dönüşen süreçte; İran’a saldırının Amerika........

© İstiklal