menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Osmanlı’da 1915 Tehciri: İsyan, Savaş ve Zorunlu Göçün Arka Planı

7 0
29.11.2025

Tehcir kelime manası itibariyle hicret kökünden gelmektedir. Bir topluluğu devletin bir yerden alıp başka bir yere göçürmesine ve iskân etmesine verilen bir isimdir.[1] Tehcir uygulamasını birçok devlet uygulamıştır.

Osmanlı devleti bu uygulamaya gitmesine gelmeden önce dünyanın siyasi konjonktürüne bir bakmakta fayda vardır. 1789 Fransız ihtilalinin getirmiş olduğu milliyetçilik akımı dünyadaki birçok imparatorluğu etkisi altına almıştı. Osmanlı İmparatorluğu da bunlardan bir tanesiydi. Sırp İsyanı Yunan İsyanı gibi temeli etnik kökene yani milliyetçiliğe dayalı olan bu isyanlar Osmanlı devletini derinden sarsmıştır.

Çünkü bu isyanlar devletin hayatiyet kaynağı olan balkan topraklarının teker teker elden çıkmasına sebep olmuştur. Bu şekilde çıkan isyanlar Osmanlı İmparatorluğu içerisindeki diğer etnik gruplarında isyan çıkartarak bağımsızlıklarını elde edebilecekleri düşüncesini zihinlerinde uyandırmıştır.

Bu düşüncenin ışığında Avrupalı misyonerler daha açık ifade ile misyonerlik adı altında istihbarat faaliyeti yürüten ekiplerin çalışmaları ve Osmanlı coğrafyasındaki yabancı okulların ayrılıkçı faaliyetleri Selçuklulardan beri bir ve beraber yaşayan Ermeniler ve Türklerin arasını açmaya yetmiştir.

Ermeniler tarihe bakıldığı zaman bu faaliyetlere diğer devletlere göre geç başlamışlardır. Ermeniler ilk olarak Ayastefanos anlaşması imzalamadan önce 1878’in şubat ayında Ermeni Patriği Nerses Varjebedyan’ın başkanlığındaki bir ermeni grubu Rus Çarına görüşmek üzere gitmişlerdir.[2]

Bunun akabinde Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasında imzalanan Ayastefanos anlaşmasının 16.maddesi gereğince Osmanlı Devleti şarkta yoğun olarak meskûn bulunan Ermeniler ile alakalı ıslahat yapacağını kabul etmiştir.[3] Bu ve diğer ağır maddelerden dolayı II. Abdülhamid İngilizlerin desteğini alarak Berlin’de yeni bir antlaşma yapılmasını sağlamıştı.[4] İngiliz oyunu burada da sürecekti Osmanlı ile anlaşan İngilizler Berlin kongresinde de Ruslar ile görüşerek Ayastefanos Antlaşması’nın 16. Maddesinde fazla değişikliğe uğramadan Berlin Antlaşması’nın 61. Maddesi olarak kabul edilmesini sağlamışlardı[5]. Bu madde Ermeniler ile alakalı ıslahatları içeriyordu.

Sultan Abdülhamid bu ıslahatları uygulamama noktasında kararlıydı. Ermeniler ıslahatlar konusundaki amaçlarına ulaşmak için bir taraftan Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve İstanbul’da birçok isyan çıkararak devleti zor durumda bırakmış diğer taraftan da Batılı Devletleri Osmanlı Devletine karşı harekete geçirmek için 1887 yılında Avrupa’da Hınçak Cemiyeti’ni ve 1890 yılında da Kafkasya’da Taşnak Cemiyeti’ni kurmuşlardır. Sultan II. Abdülhamid'in bu konudaki kararlı tutumu Ermeni emellerinin gerçekleşmesini engellemekte, dolayısıyla terör örgütlerinin O'na düşman gözüyle bakması için yeterli bir sebep teşkil etmektedir. Bu çerçeve

İçinde, Ermeni terör örgütleri, Anadolu'da ve İstanbul’da çıkarmış oldukları çeşitli isyanlar yanında, en sonunda Padişahın hayatına kasteden bir suikast teşebbüsünde de bulunmuşlardır.[6]

27 Nisan 1909 da II. Abdülhamid’ in tahtan indirilmesinin akabinde devlete gölge hükümet olarak yöneten İttihat Ve Terakki Cemiyeti bu yönetimi Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütlerine balkanlarda Türk ve Müslüman kanı akıtan komiteci Yane Sandanski’ ye borçluydu.

İttihat Ve Terakki cemiyeti Ermenilere bu desteklerine karşılığı vermeye başlamışlardı Said Halim Paşa Kabinesi içerisinde hariciye nazırı Asım Beyin yerini ermeni Gabriel Noradunkyan Efendi getirilmişti.[7]

İttihat ve Terakki Cemiyetinin Abdülhamid'e karşı ittifak etmiş oldukları Ermeniler onlara da Birinci Dünya savaşı sırasında büyük zorluklar çıkartacaklardır.

Osmanlı devleti ittihat ve terakki cemiyeti yönetiminde okyanusun ortasında kalmış kaptansız bir gemi misali savrulmaya başlamış durumdadır. 1911-1912 yılları arasında Trablusgarp’ı İtalya’ya karşı Hakkı Paşanın göstermiş olduğu zavallı durum orayı askersiz komutansız ve yöneticisiz bırakarak işgale açık hale getirip iki Türkiye büyüklüğündeki toprağın elden çıkmasını sağlamıştı.[8]

Olaylar Trablusgarp ile sınırlı kalmayıp balkan topraklarında sıçramış ve 1912-1913 yıllarındaki balkan savaşında balkan toprakları Edirne dâhil olmak üzere elimizden çıkmıştır.

Ardından Enver Paşa Osmanlı devletini 1914 yılında bir oldu bitti ile birinci dünya savaşına sokacaktır.[9]

Ermeniler de Osmanlı devletinin bu zorlu durumlardan geçtiği süreci iyi takip etmiş ve emellerini icraata dökme fırsatını vermişti. Birinci dünya savaşına giren Osmanlı devleti askerleri cephelere sevk etmesi Doğu Anadolu’da Ermenilere imkân tanıyacak bir boşluk oluşturmuştu.

Asıl önemli boşluğu oluşturan durum Sarıkamış olarak bilinen Kafkas cephesindeki harekatın büyük bir kayıpla sonuçlanması Kafkas cephesinin çökmesi ve bölgenin Rusların eline geçmesine sebep olacaktır. Abdülhamid devrinden beri bölgede olay çıkaran Ermenilere karşı alınan tedbirler Ermenileri amaçlarına ulaşma noktasında durduruyordu şimdi ise Rusların eline geçen bölgede hem destekleri tamdı hem de rahat hareket edebilecekleri bir konjonktür oluşmuştu.

Ermeniler bu boşluktan istifade ederek Türk köylerine saldırarak köyleri yakmakta ve Müslümanları katletmekteydiler. 1915 Şubatında Ermeniler Süleymanlı’yı işgal ederek Müslümanlara soykırımda bulunmuşlardı.[10]

Bununla da sınırlı kalmayan Ermeniler Osmanlı devletinin Çanakkale’de çetin bir mücadele verdiği sırada Ermeni çeteleri Rus kuvvetlerinin öncülüğünde Van ve çevresini işgal etmiş ve burada geçici bir ermeni hükümeti meydana getirerek amaçları doğrultusunda önemli bir adım atmış durumdalardı.

Van şehrini işgal ettikten sonra şehirde büyük kıyımlar meydana getirmişlerdir buna bir misal olarak Van Rus kıtaları komutanı olan general Nikolayef’in Kafkas orduları komutanına çekmiş olduğu telgrafta açıkça Ermenilerin mezalimi bu telgrafa yansımaktadır.

Ermeni Gönüllüleri çalınmış ganimetleri götürürken bunları önlemeye memur Rus askerlerine Ermeniler tarafından Ateş edilmiştir. Bundan başka gönüllüler devamlı yağma yapmakta ve her türlü cinayetleri işlemekten zevk almaktadırlar. Bu çoğalan cinayetlere son vermek maksadıyla Van'da Divanı harp kurulmuştur bunlara mani olmak için ayrıca disiplin birlikleri teşkiline lüzum görülmüştür” [11]

Bu telgraftan anlaşılacağı üzeri Ermenilerin mezalimine........

© İstiklal