Yüzsüzlük
Utanmaz, sıkılmaz, arsız anlamları ile sözlüklerde yer alan yüzsüzlüğü, kendisine hayat tarzı seçen mahlûkları tanıdıkça onlarla aynı türden olmak doğrusu kahrediyor beni. Ne demişti Karacaoğlan; “Yalnız git, yoldaş olma yüzsüze/ Selam verme erkânsıza, yolsuza.” Şairin, Allah’ın selamını dahi esirgediği bu mahlûkatı hangi kelimelerle anlatsam bilmem ki…
Yüzsüzlük, insanın damarlarına işlemeyi görsün artık ne yaparsanız yapın bu hastalıktan o kişiyi kurtarmak mümkün olmaz. Hangi makamda, mevkide, rütbede olursa olsun hayâ ve ar damarları çatlamış böylesi kişiler, edepsizlikte ve arsızlıkta sınır tanımazlar. Yüzsüzlüklerini kendilerine karşı çıkılmadığı sürece cesaret olarak değerlendiren bu bedbahtlar, hataları ile yüzleşmek bir yana zeytinyağı gibi hep üste çıkarlar. Ne demişti ünlü yazar Dostoyoveski; “Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin.” Hatalarıyla yüzleşmek yerine yüzsüzleşenler, “yaptıklarımla”, “söylediklerimle” insanların yüzüne nasıl bakarım, düşüncesini bir an dahi akıllarından geçirmezler. Bu yaratıklara verilen her pirim bunları daha da pervasızlaştırır hatta azgınlaştırır. O nedenle bu tiplerin yaptıkları yüzsüzlükleri görmezden gelmek ardı arkası gelmeyen yeni ve daha büyük yüzsüzlüklerine zemin hazırlar. Yüzsüzlerle anlayacağı dilden konuşmak ve mutlaka cezalandırmak gerekir.
Yüzsüzler; çıkarları için atamayacakları takla, yapamayacakları kötülük yoktur. Dün, yerden yere vurarak........
© İstiklal
