Azalan Çocuk Nüfusu
Türkiye’nin Küresel Rekabete Kaybettiği Avantaj
Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en kritik demografik kırılmalarından birine tanıklık ediyor. Yüzyılın başında genç nüfusuyla övünen, dinamizmini ve stratejik gücünü bu demografik avantajdan alan bir ülke, bugün tam tersine, hızla yaşlanan ve çocuk nüfusu azalan bir toplumsal yapıya doğru evrilmektedir. TÜİK’in güncel verileri, çocuk nüfusunun toplam içindeki oranının Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyelerine gerilediğini gösterirken, yaşlı nüfusun hızla yükselmesi, Türkiye’nin yalnızca bugünkü değil, gelecek on yıllarını da etkileyecek bir krizin ayak seslerini duyurmaktadır.
2025 yılı itibarıyla 0-4 yaş grubundaki çocuk sayısının 4 milyon 945 bin 831’e düşmüş olması, bu eğilimin çarpıcı bir göstergesidir. Bir yıl içinde 0-14 yaş grubundaki çocuk sayısının 18 milyondan 17 milyon 705 bine gerilemesi, çocukların toplam nüfusa oranının yüzde 21,2’den yüzde 20,6’ya inmesi tesadüfi bir dalgalanma değil, yapısal bir dönüşümün habercisidir.
Artan yaşam maliyetleri, kentleşmenin yarattığı yaşam tarzı değişiklikleri, kadınların eğitim seviyesinin ve iş gücüne katılımının yükselmesi, bireyselleşmenin toplumsal kültüre nüfuz etmesi, ailelerin çocuk sahibi olma kararlarını kökten değiştirmiştir.
Bir zamanlar “çok çocuk berekettir” anlayışının hakim olduğu toplumsal kodlar, yerini ekonomik rasyonaliteye dayalı bir planlamaya bırakmış; çocuk yetiştirmenin maliyeti, belirsizliklerle dolu gelecek kaygısı ve toplumsal dönüşüm, ailelerin çocuk sayısını........
© İstiklal
