menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gazze Bitiyor, Hâlâ mı Seyredeceğiz?

4 16
22.04.2025

Gazze’deki acil ve vahim durum sebebiyle Kuran’da hak kavramını ele aldığımız serimize yine mecburi bir ara veriyoruz. Bu yazımızdan itibaren birkaç hafta boyunca Gazze’deki son durumu ele alacağız.

Okuyucularımız hatırlayacaklardır: ABD Başkanı Trump’ın, Gazzelilere reva gördüğü sürgün planını açıklamasından sonra, bu açıklama bağlamındaki değerlendirmelerimizi serdeden dört yazı kaleme almıştık. Bu yazılarda Trump’ın barış formülünün “ya sürgün ya ölüm” olduğunu söylemiş; sonuncusunda da Gazze için hazırlanan senaryonun engellenmesi için neler yapılması gerektiğini, bu meyanda Türkiye’ye hangi görevler düştüğünü anlatmıştık.

Ne hazindir ki bizim yazılarımız da içinde olmak üzere, yaklaşan tehlikeye dikkat çeken pek çok makale, İslam âlemindeki korkunç ihmal ve ilgisizliği ortadan kaldırma adına bir etki yapamamış ve son kertede sürgünü kabul etmeyen Gazzelilerin toplu olarak öldürülmeleri safhasına gelinmiştir.

1- Gazze’de Son Durum

Gelen haberlere göre, İsrail Gazze’nin yüzde onunu işgal etmiş bulunuyor ve işgalin gittikçe de genişleyeceği anlaşılıyor. Gazze’nin tamamında kara kantonları oluşturuluyor. Halkalar şeklinde oluşturulan bu kantonların içindeki Gazzeliler, en sonunda bir anda yok edilerek Gazze’nin insansızlaştırılması hedefleniyor. Akıl alır gibi değil! Ne büyük vahşettir ki iki milyon insan bir anda imha edilmek isteniyor.

İsrail’in Gazze’yi üç cihetten gerçekleştirdiği harekâtla yok etmeyi planladığı anlaşılıyor:

Bir: Nerede bir canlı topluluğu görüyorsa -kamp, çadır, okul vs. demeden- havadan bombalayıp yok ediyor.

İki: Karadan, zaten son derece dar olan Gazze bölgesini kantonlara ayırıyor.

Üç: Büyük bir abluka altına aldığı Gazze’ye yapılacak insani yardımları engelliyor. 2 Marttan bu yana Gazze’ye yemek, gıda, su, ilaç vs. sokulamıyor.

İlk ikisi yani, havadan ve karadan müdahaleler olmasa bile, sadece insani yardımların engellenmesi bile Gazzelilerin açlıktan ölmesi, yani toplu olarak katledilmesi için yeterlidir.

Bu son durum çok vahimdir ve önceki durumdan farklıdır. Şöyle ki;

7 Ekim 2023’ten bu yana 18 ay boyunca Gazze katliamı devam ederken dünya kamuoyu hareketliydi. Tepkiler büyüktü. BM sık sık toplanıyor, ABD veto etse bile birtakım kararlar alıyordu. Uluslararası Ceza Mahkemesi savaş suçlularını yargılamak için delil topluyor, duruşmalar yapıyordu.

Dünyada devasa mitingler, protestolar vardı. İslam âlemi de halk seviyesinde de olsa bir ses veriyordu. Ama bu tepkilerin hiçbiri söz konusu katliamı önleyemedi.

Trump’ın, ABD Başkanı seçilir seçilmez açıkladığı Gazzelileri sürgün ederek Gazze’yi boşaltma ve bu toprakları eğlence merkezi haline getirme (ki bunun manası, bu toprakları İsrail’e peşkeş çekmektir) şeklindeki senaryonun ortaya çıkmasından sonra, bütün dünya anlaşmışçasına suskunluğa gömüldü.

Evet, sokaktan gelen tepkiler devam ediyor. Ama bunlar İsrail’in frenlenmesine yetecek seviyede olmadığından, bir nevi vicdanların belli oranda rahatlamasını temin etmekten başka netice vermiyor. Zalimler yine bildiğini okumaya devam ediyor.

Trump’ın, sürgüne gönderemediği Gazzeliler için İsrail’le beraber B planını devreye koymaya, yani onları toplu olarak infaz etmeye hazırlandığı anlaşılıyor. İslam dünyası dâhil, hiçbir yerden resmi manada ciddi bir ses gelmiyor. Ama elbette “kınamalar” en yüksek perdeden seslendiriliyor…

Önleyici hiçbir tedbir yok, buna dair en küçük bir teşebbüs bile yok.

Elhasıl bütün dünya, iki milyon Müslümanın nasıl katledileceğini seyredecek!

İşte Gazze’deki vahim tablo budur.

Yardımsız, sahipsiz kalan Gazzeliler, her zaman olduğu gibi kudreti sonsuz, mazlumların........

© İstiklal