PKK’nın Asıl Hesabı
Bu topraklar bin yıldır aynı sancaktan, aynı ezandan, aynı vatandan güç alarak ayakta kaldı. Fakat ne zaman birlik olduk, bir yerlerden çatlak sesler yükseldi. İşte PKK da bu çatlak seslerden biri olarak doğdu. Görünüşte “hak mücadelesi”, gerçekte ise bu milleti içeriden parçalamanın taşeronluğunu üstlenen bir proje...
Her şey bir fikirle başlar. Ama bazı fikirler vardır ki, doğarken umut vadeder; büyürken karanlık saçar. Türkiye’nin son 50 yılına damga vuran PKK da böyle bir fikirle doğdu: “Kürt halkını özgürleştirmek” iddiasıyla.
Gerçekten öyle mi oldu?
PKK, 1978 yılında küçük bir öğrenci grubunun içinde filizlendi. Marksist-Leninist ideolojiyi benimsemişlerdi. Abdullah Öcalan liderliğinde kurulan bu yapı, bir halkın kimliğini savunmakla kalmayacak, onu silahla yeniden inşa edecekti… Öyle umdular.
Kuruluş bildirilerinde “bağımsız ve birleşik Kürdistan” hayali vardı. Ancak Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü yapısında bu hayal baştan sorunluydu. Çünkü kimlik mücadelesi, eğer diğer kimlikleri bastırarak yürürse, adı artık özgürlük değil tahakküm olur.
PKK’nın yıllar içindeki pratiğine baktığımızda bu net biçimde görülüyor. Örgüt, önce devlete karşı savaştı. Ardından kendi halkını hizaya çekmeye başladı. Katılmayanı hain, karşı çıkanı hedef ilan etti. Sözüm ona Kürt halkı için yola çıkanlar,
En çok Kürt köylerini yaktı, En çok Kürt gencini dağa çıkardı, En çok Kürt annenin yüreğini yaktı. PKK'nın sorunu, bir kimliği savunmasından değil, bunu tek bir ideolojiye hapsederek yapmasındaydı. Oysa halklar, sadece etnik kimlikten ibaret değildir;........
© Internethaber
