Şeker oğlan
Bismillahirrahmanirrahim
Başıma ahalinin “fıtık” dediği bir bela musallat oldu.
Kilo ver dediler.
Olur dedik.
Sabahları Altındağ’ın parklarında bilmem kaç tane adım atıyor halkın arasına karışıyorum.
Benim gibi bir salon adamının ve hatta mücessel bir beyefendinin proletaryanın arasına karışması bir iki şeyi fark etmesine neden oldu.
Sabahları birkaç tane ihtiyar ve ben yürüyüş yaparken belediyenin görevlileri de parkı temizliyor.
Her sabah aynı muhabbet.
Parklar bitmek tükenmek bilmeyen çekirdek kabukları, dondurma ambalajları, boş şişelerle dolu.
Hiç şaşmıyor.
Karıncalar taşıya taşıya bitiremediği çekirdek kabuklarını sabahın yedisinde temizlik görevlileri süpürüyor, Allah-u Alem arada bizim karıncalardan birkaçı kurban oluyor…
Bayramda Kayseri’ye gittik.
Orada da aynı.
Bu uzun yürüyüşler ekrandan uzak kalmama ve sevginin ne olduğunu düşünmeme neden oldu.
Canım sıkıldı.
Baktım kendi kendime konuşmaya başlamışım. Konuşma değil de tartışıyorum.
Temizlik görevlileri kaygılı gözlerle beni izliyor.
“Gidip onlara sorayım bari,” dedim.
-Sevgi nedir temizlikçi yoldaş?
Önce vaziyet alın der gibi etrafımı sardılar, sonra baktılar zararsız bir gariban!
Muhabbet başladı.
-Sabahtan akşama kadar bu parkta çalışıyorum. Nedense güzel kızlarımız hep paçoz heriflerin yanında. Hiç şöyle beyefendi adam yok etraflarında. Anlamıyorum, dedi birisi.
Bütün gençliğini Aytmatov’un gazına gelip “sevgi emektir” diyerek geçiren ben fakirin kafasında lambanın yandığı garip bir aydınlanma anı yaşandı.
Bu kızlar kendilerine istikrar sunan adamları bırakıp neden garip traşlı paçozların yanında takılıyordu?
Kafamda deli sorular!
Okuduğum aşk kitaplarını ve izlediğim aşk filmlerini en baştan bir daha düşündüm.
Sinema Parasido!
Salvatore (Toto) namlı genç oğlanın âşık olduğu kız Elena ile ilk karşılaşmasına bir daha baktım.
Bizim........
© Internethaber
