Sözsüz Bir Şiir: Ömer ibnü’l-Fârız’ın Mezarı Başında
Güneş yavaşça çekiliyordu Kahire’nin üstünden. Geniş bir çöle açılan dar sokaklarda yürürken, taş duvarlar ve tozlu yolların arasında ilerlemek, sanki zamanın kıvrımları içinde bir sûfînin kalbine doğru yürümek gibiydi.
İnsan burada sessizliğin dahi bir dili olduğunu anlıyor.
Eski bir mahallenin içinden geçerken ayaklarımın altındaki toz yalnızca toprağa değil, zamana da sinmiş gibiydi. Rüzgârla hafifçe havalanan bu toz, çatlamış duvarlara, boş kapı aralıklarına, unutulmuş pencere parmaklıklarına dokunarak ilerliyordu. Her adımda sessizlik çoğalıyor, taşlar biraz daha içine çekiliyordu.
Sokağın sonunda bir kubbe belirdi. Sarıya çalan taşlarla örülmüş, sade ve gösterişsiz bir yapıydı. Ama o sadelikte vakarlı bir duruş vardı—sanki çağırmıyor ama bekliyordu. Duvarları zamanla solmuş, hoparlörleri paslanmış, taş süslemeleri dökülmeye yüz tutmuştu.
Kapıda siyah zemin üzerine altın sarısı Arap harfleriyle yazılmış cümle önünde duruyordu:
“Hâzâ makâmü’s-Seyyid Ömer ibnü’l-Fârız – Sultânu’l-âşıkîn fi’l-hubbi’l-ilâhî.”
Yani: “İşte bu, İlâhî aşk bakımından âşıklar sultanı Ömer ibnü’l-Fârız’ın makamıdır.”
Ömer ibnü’l-Fârız’ın mezarı işte tam da burada, Mukattam Dağı’nın eteklerinde, “Ölüler Şehri” diye bilinen eski bir mezarlık bölgesinde yer alıyor. Ne bir tabela var ne de yol gösteren biri. Camiye dair bir gösteriş yok; kubbesi alçak, taşları yorgun.
Avluya girdiğimde rüzgâr durmuştu, ama kumaş perdeler ağır ağır dalgalanıyordu—bir hatıraya temas eder gibi. Birkaç eski ayakkabı kenarda diziliydi. Eşiğe serilmiş soluk kilim özenle yerleştirilmişti.
İçeride kandilin ışığı duvara vuruyor, sararmış yazılar bu ışıkta usul usul beliriyordu. Sessizce dua eden bir adam, Kur’an okuyan genç bir kadın vardı; sesler duyulmuyor ama varlıkları hissediliyordu.
Sandukaya yaklaştım. Üzerindeki doksan dokuz ismin işlendiği örtü, bir bakıma göğe dönük bir saygıydı. Kur’an ve tespih başucuna yerleştirilmişti; her şey yerli yerinde, sanki her gün yeniden konuyormuşçasına taze.
Ve işte oradaydı Ömer ibnü’l-Fârız: Ne bir heykel ne de bir resim. Onun varlığı, bu sessizliğin........
© İnsaniyet
