“Dün Dünde Kaldı Cancağızım”: Mevlânâ Ne Demek İstedi?
Hepimizin kulağına çalınmıştır şu meşhur söz:
“Dün dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
Kimi zaman bir yeni yıl mesajında, kimi zaman bir kişisel gelişim yazısında, bazen de sosyal medyada ilham veren bir aforizma olarak karşımıza çıkar. Peki bu sözü gerçekten anlıyor muyuz? Sözün sahibi Mevlânâ burada neyi kastediyor olabilir?
Burada biraz bu sözün arka planına, derinliğine birlikte bakalım istiyorum. Çünkü bu söz sadece “geçmişi boş ver, ileriye bak” demiyor aslında. Çok daha incelikli, çok daha derin bir mesaj taşıyor.
Popüler söylemde bu söz, sanki geçmişi tamamen terk edip yepyeni bir yola çıkmak gerektiğini söylüyormuş gibi algılanıyor. Meselâ sol tandanslı bir dergide yayımlanan “Dünden bugüne değil, gelecekten bugüne” başlıklı bir yazının epigrafında Mevlânâ’nın bu sözü rahatlıkla kullanılabiliyor. Hâlbuki Mevlânâ’nın derdi, geçmişi silmek değil; geçmişteki hakikati bugünün diliyle yeniden dile getirmek.
Tasavvuf geleneğinde “söz” sadece kelimelerden ibaret bir anlatım aracı değildir. Söz, hakikate açılan bir kapıdır. Ancak bu kapının her çağda açılabilmesi için anahtarın da zamana uygun olması gerekir. Yani aynı hakikat, her çağda farklı şekillerde dile getirilir. Mevlânâ da işte bu yüzden “yeni sözler” söylemek gerektiğini söyler.
Hakikat sabittir. Yani özü değişmez. Ama onu nasıl anlattığımız, hangi kelimeleri kullandığımız değişebilir, hatta değişmelidir. Çünkü muhatap değişir, zaman değişir, algı değişir.
Mevlânâ bunu çok iyi biliyor olmalı ki bir sohbetinde, şiir söylemeyi pek sevmediğini ama karşısındaki insanlar şiirle etkileniyorsa, mecburen söylediğini anlatır. Şöyle der:
“Şiir söylemek bana göre değil ama misafir işkembe istediyse, elimi yıkayıp işkembeyi pişiririm.........© İnsaniyet
