menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dedesinin Anası Dedesinin Balası

9 0
24.08.2025

Bir ahu figanın rahminden doğmuş, bir hazanın eşiğinde kalmış; loş bir pencerenin önünde dizilmiş, anılar kervanından gelen mestane dizeler;

Erzurum dağları da kar ile boran
Aldı yüreğimi de derd ile verem
Sizde bulunmaz mı da bir kurşun kalem
Yazam halımı da yare gönderem

“Ben buradayım evlat,” diyen… Balasını koruyan koca yürekle. Bana bir türkü söyleyin, “Balam” diyen dedemin sesiyle…

Dedemin vakarı secdeye vardığında o huşu dolu hâl iner üzerimize. Kırık dökük bir pencere, lime lime olmuş sıvalar… Sakinliği delen gong sesiyle çınlayan ceviz ağacından duvar saati, vurur çehrelere; o sedâ, bir insan gibi dolaşır evin içinde. Her şey bir yana dedem gelsin balasına… Şorbulak’ın puslu havasında başaklar gibi serilmiş yeşil topraklarında, küf kokusunu ezbere bilen bir toprak ana gibi balası varsın dedesine… Sinelere yazılmış olsa bir gül, açsın menekşe, lale; ötsün bülbül… Kapı önünde kişniş, reyhan, sümbül; ağır bir sükûnetle akan zamana isyan eder. Dedemin hanesinde hüzün, deve kervanı gibi akıp gider sonsuz vadilere. Yıldızlar bile başka yanar ata toprağında, bir sürgünün gözbebeğinde cılız ve titrek… Salkım salkım dizilmiş acılar; bir çift kundura gibi yarım kalmış hayatlar… Ve dedem, gözlerinde hayatı yudum yudum taşıyan, sırtında bir avuntu, cebinde umutları paye paye saklayan. O, tüten ocağını kutsal bir emanet gibi koruyan yeşil gözlü bir kahraman…

Bana bir türkü söyleyin,
Ezgi değil, bir hatıra olsun –
Öyle ince ince; öyle narin,
Her mısraya dedemin yeşil gözleri konsun
Bir serçe gibi çırpınsın

Dalına bineni kanadının altında korusun…

“Babasının anası, babasının balası…” Böyle severdi dedem kızlarını oğullarını… Torunlarını da “Bunların hepsi can, candan öte… Dedelerinin balası dedelerinin anası” derdi. Ardından gülümserdi. Elini uzatsan öper, alnına koyar; sözleri gözlerine düşerdi. Yeşil gözleri şefkatle buğulanırdı… İçli içli. Neden dolardı o gözler? Acep neden dolardı ki? Gurbetteyiz, geldik… Herkes geri dönecek kendi yoluna. Yine ayrılık olacak, belki de bu vedanın, bu kısa mutluluğun acısını hissediyordu. Belki de uzaklarda bekleyen sevdiklerini düşünüyor, gurbetin sessiz hüznünü içinde taşıyordu. Neden dolardı o gözler? İşte bu yüzden… Çok küçüktüm, anlayamazdım. Büyüdükçe anladım ki, herkesin gurbeti kendi içinde. Dedem gözleriyle sever, gözleriyle okşardı. Ardından gözlerimden öperdi. Ellerinin arasına başımı yerleştirir, kendisine doğru çeker; bir de başımın iki yanından öperdi. O sevgi, şekerli çaydan bile sıcaktı. Bir mırıltıyla “Bir got vur dedenin başına,” derdi. Hiç anlamazdım; Ankara’da hiç duymamıştım bu sözü.........

© İnsaniyet