Mim Gonca
Sensiz goncada kalmışız Efendim!
Avuçlarımızda yumak yumak kan pıhtısı
Ne yumakla geçer ne de yummakla kanar
Kabuğuna çekilişlerimiz
Kıramamış kalbe taşını/veren lat, menat, uzzayı
Şeytan karşısına üç cemrelik dikilişlerimiz
“Değer”i olan ne zümrüt ne de bir yakutmuşuz
Ne güller açtırabilmişiz hak yüzünde
Ne de diken tetiklerin basım hat(a)larıyla
Batıl gözünde bir güllelik kor/kutmuşuz
Dökememişiz içimizi iki cihanın kalıbına
Bir ketum açmazında
Ya miftahı “ya Fettah!”ı unutmuşuz
Sivil/celerden kan topu cephemiz
Ne eline peygamber ocağından bir “ateş!”lik köz almış
Ne dilinde gül gibiliğini yeşil tutmaya verilecek söz kalmış
Tağut çarkına sokulmaktan ürker çomağımız
Ne büyük cihatlarımızdan Muhammediler derilmiş
Ne küçüklerimize Mehmetçik denilmiş
Biyat – yasak ağaç arafında
Er/genlerin kan bağından örülmüş ham/ağımız
Doğumu, defni gecikmiş karın misali
Şişmiş yüreğimiz goncavari
Hayatı, ölümü diri diri yutmuşuz
Bir kepenk açmazında
Ya siftahı “ya Fettah!”ı unutmuşuz
Dört harfindir ya Nebi!
Bahtımızın dört yapraklı yoncası
İksirdir adın dört mevsime, dört cihara tefsir
Ey Elif Dal’ının Mim goncası
Sensin dört kitaba dört dörtlük müfessir
Sensiz zeban/i bize alın yazısından tatlı diller
Biz nicedir sekiz dişli anahtarla
Cennet baplarından söz açmayı unutmuşuz
Yaban gülüyüz hep
Diken batımının, gül doğumunun kanamalarına
Kâh patlayışın kâh geri çekilişin boğazına boğumlanmış
Tomurcuk, tomruk çıkmazında
Ya fellâhı “ya Fettah!”ı unutmuşuz
Bahtı kapalı gülşenlerde onca gonca var da
Biz nicedir sen/siz/likten gül
Sonsuzluktan gün almayı unutmuşuz
Talaal Bedru’lar kavuştaktır da umuda
Hicran kazar önümüze hendekten kor/kuyu
Bağrımız cehennem kızılı ağrımız cennet yeşili
İçi geçmiş acılıkta şekerlemelerin rüyasını uyutmuşuz
Ya Eyyühel Müddessir!
Aç........
© İnsaniyet
