Ahmet Haşim ve Frankfurt Seyahatnamesi
Batılı gezginlerin Doğu’ya, Doğulu gezginlerin Batı’ya seyahatleri, geçmişten günümüze kadar devam etmektedir. Seyahatnameler, edebiyatta önemli bir yere sahiptirler. Bu yazımızda, farklı tarihlerde Haşim’in ifadesiyle, pembe büyük bir elma olan fakat içi kurtlu Almanya’ya seyahatte bulunan Mehmet Akif Ersoy (ö. 1938) ve Ahmet Haşim’in (ö. 1933) seyahat notlarına yer vereceğiz. Son olarak da mahdum ile yaptığımız seyahatten geriye kalan bazı hatıralara imkân nispetinde yer vermeye çalışacağız. Akif, vazifesi gereği Berlin’e; Haşim, tedavi maksatlı Frankfurt’a gitmiştir. Akif, Almanya/Berlin izlenimlerine “Hatıralar”ında; Haşim ise, “Frankfurt Seyahatnamesi”nde yer vermiştir.
1924 ve 1928 yıllarında Paris’e giden Haşim, 1932 yılında yani Akif’in Almanya’ya gidişinden bir hayli zaman sonra Frankfurt’a da gitmiştir. Haşim’in Frankfurt’a gidişi trenle olmuştur. Akif ise, Berlin ve İstanbul’daki durumu karşılaştırırken şimendifer/tren konusuna girmektedir. Ben ve mahdumun sıcak bir yaz mevsiminde yolculuğu ise otobüsle olmuştur. İstanbul’dan başlayan ve yirmi dört saatten fazla süren yolculuk Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan ve Avusturya’ya kadar uzanmıştır.
Frankfurt Seyahatnamesi
Her ne kadar Akif’in Almanya/Berlin seyahati, zaman olarak, Haşim’in Frankfurt seyahatinden önce olsa da, daha geniş bir anlatı ve tanıtım içerdiğinden evvela Frankfurt Seyahatnamesi’ne yer vermeyi uygun gördük. Çalışmamızda temel aldığımız Frankfurt Seyahatnamesi, Üç Eser başlığı altında Bize Göre ve Gurabâhâne-i Laklakan ile birlikte Mehmet Kaplan tarafından yayına hazırlanan nüshadır. (MEB, İstanbul 1999, s. 167-208) Her ne kadar kitabın kapağında adına yer verilmese de, Bir Seyahatin Notları Başlığıyla Paris hatıralarına da kitapta yer verilmektedir. Çok fazla hacimli olmayan Frankfurt Seyahatnamesi, bir mukaddimeyle başlamaktadır. Seyahati, “harikulâdelikler avı” olarak nitelendiren Haşim’e göre, seyahat yazısı, hiçbir dil hünerine muhtaç olmaksızın, bir şiir kitabının kardeşidir. Kitaptaki başlıklar şöyledir: Gece, Bulgar Kırları, İç Sıkıntısı, Kımıldamayan Işıklar, Sinek, Alman Gecesi, Varış, Büyük Bir Avrupa Şehri, Caddeler, Faust’un Mürekkep Lekeleri, Ticaret, Hasta, Bir Zihniyet Farkı, Alman Ailesi, Sincaplar, Kuşlar Vesaire, Sonbahar, Bulutlu Hava, Beş Almanın Keyfi İçin, Dilenci Estetiği, Profesör Aristokrası.
Haşim’in Anlattıkları
Bir hastanın yol notlarından oluşan Seyahatname, rüzgârlı, karanlık bir sonbahar gecesiyle başlamaktadır. Sirkeci’den kalkan trenin kompartımanında farklı düşüncelerle geceleyen müellif, ikinci gün, güzel bir sonbahar güneşi aydınlığıyla, neşeli Bulgar kırları içinde uyanır. Bulgar medeniyetinden, birkaç güzel makaleyle, Ali Naci’nin haberdar ettiğini ifade eden yazar, Bulgar kırlarını tasvir etmekte, onların daha sonra gördüğü Macar, Avusturya ve Alman kırları yanında ağza bile alınmaya değer şeyler olmadığını belirtmektedir. Vakıa, bugün de aynı manzaranın söz konusu olduğunu, çok da fazla bir şeyin değişmediğini söylemek mümkündür. Bulgar istasyonlarına gelince, Sofya istasyonunun etrafı, yağmurlu bir günde, hudutsuz bir bataklık ve anlaşılan her zaman bir süprüntülüktür. Ali Naci’nin anlattığı yeni Bulgar medeniyeti her nedense istasyonlara yaklaşmıyor. Sekiz saattir trende olduğunu söyleyen Haşim, kompartımanında adını vermediği büyük bir şairin kitabını okumaktadır.
Macaristan ve Avusturya’dan itibaren içerde ve dışarıda her şeyin kendisine değişmiş olarak göründüğünü ifade eden Haşim için Avusturya-Almanya hudut şehri olan Passau’ya girince bütün bu değişmeler büsbütün akla hayret verici bir mahiyet almıştır. İstasyondaki durumu ayrıca anlatan Haşim, Passau’ya kırk dakika gecikme ile gelen trenin bu durumu telafi etmek için hızla yola çıktığını söylemektedir. Haşim, Frankfurt’a gece yarısından sonra ikiye yirmi kala vardığını ve ekspresten sadece iki kişinin indiğini söyler ki, bunlardan biri kendisi diğeri ise midesinden rahatsız genç bir Romanyalı.
Büyük bir Avrupa şehri başlığı altında, hayatında büyük bir Avrupa şehri gören bir adam, kendini, sonradan göreceği bütün büyük Avrupa şehirlerini evvelden görmüş sayabilir. Bu şehirler o kadar birbirinin eşidir, diyen Haşim’in bu düşüncesine katılmamak mümkün değildir. Gerçekten de dış mimari olarak şehirler birbirinin kopyası gibidir. Frankfurt’un ehemmiyetsiz bir şehir olmadığını söyleyen Haşim, hele, nüfusunun onda iki nispetinde Yahudi olduğunu söylemek, bu şehrin iş itibariyle ne büyük bir faaliyet merkezi olduğunu anlatmaya kâfidir, demektedir. Yahudileri büyük kuşlara benzeten Haşim, onların havada şu veya bu istikamette uçuşu, yerde büyük hayat cereyanlarının ne tarafa aktığını gösterir. Bundan yola çıkan Haşim, Yahudilerin kuzeye göç etmelerinden Frankfurt’un eski büyük refahından, sefalete düştüğünü söylemektedir.
Haşim’e göre, Avrupa medeniyeti çerçevesinde şeklin fikirden fazla önemi vardır. Kafası ne olursa olsun bir insanın Avrupalı unvanına hak kazanmak için........© İnsaniyet
visit website