Mehmet Akif İnan Üzerine Banu İnan ile… “Babam, İslam Davası Adına Çalışan Maneviyatı Güçlü Bir Müslümandı”
Kültür insanı, edebiyatçı, şair, yazar, yayıncı, sivil toplumcu, sendikacı, hatip, dava adamı, dost ve yedi güzel adamdan biri…
Yazdığı ve tok sesiyle okuduğu şiirler damardan girer ve tüm benliği sarsar.
Heyecanlı ve yüksek perdeden gelen sadası insanı ürpertir, coşturur.
Varlığıyla dostlarına huzur, sevenlerine umut verir.
Yazıları ile edebi haz ve İslami şuur veren bir muharrir.
Davası için tüm Türkiye’yi karış karış gezen bir mücadele insanı: Mehmet Akif İnan…
Onun kalbimizde ayrı bir yeri var, edebiyatımızda müstesna yeri var…
Onu biraz daha yakından tanımak, aile reisi olarak içeriden bir sese ulaşmak istedik ve kerimeleri Banu İnan hanımefendiye selam verdik.
Saygıdeğer Banu hanımefendi. Öncelikle merhum pederinize Cenabı Allah’tan rahmet diliyoruz. Mekânı cennet olsun. Mehmet Akif İnan’ın kızı olmanın nasıl bir sorumluluğunu yaşadınız? Bir farklılık, bir ayrıcalık mıdır? Niçin?
Âmin… Allah razı olsun değerli babam için ben de rahmet diliyorum mekânı cennet olsun, Peygamberimize komşu olsun inşallah. Rabbim bizi ve sevdiklerimizi cennetinde cemaliyle şereflendirsin. Mehmet Akif İnan’ın kızı olmanın zorluğunu zaman zaman yaşadım diyebilirim. Çünkü o örnek ve önder bir şahsiyetti. Adanmış bir hayat yaşadı. Babam şair, yazar, eğitimci, mütefekkir, aksiyoner ve dava adamı olmasının yanı sıra insani vasıfları çok yüksek bir kişiliğe sahipti. Sünnet üzere Peygamberimizi örnek alan dervişane bir yaşantısı vardı. Ben de elimden geldiği kadar ona layık olmaya çalıştım. Babam insana değer verir, insana yatırım yapmamızı ve insani kredimizi tüketmememizi söylerdi. Kişi kendisini kendi yaptıklarıyla sevdirmeli derdi. Dünyevi uhrevi, manevi, ahlaki ve eğitimsel birçok sözleri her zaman kulağımdadır. Onun gibi özel bir babanın evlâdı olmak tabii ki benim için gurur verici bunun için şükrediyorum. Çünkü yetiştirdiği yeni nesil örnek bir insanın evladında da güzel hasletler görmek ister. Bu yüzden böyle örnek özel insanların evlatları olarak yaşantımızda davranışlarımızda her zaman ölçülü olmaya gayret etmeliyiz diye düşünüyorum. Bu gayret aynı zamanda manevi olarak yani İslami ölçüler içerisinde de bizlere yol gösterici olduğu için yaşantım da benim lehime olmuştur. Babamın eğitimde edebiyatımızda gerek sendikada gerekse insan yetiştirmesindeki çabalarını kendi çocuklarıma da örnek olmasına dikkat ediyorum. Onun manevi mirasını koruyacak taşıyacak örnek alacak devam ettirecek yeni nesiller İnşallah her zaman olacaktır.
Doya doya bir baba kız muhabbeti ve birlikteliği yaşayabildiniz mi?
Doya doya baba kız muhabbeti aslında pek yaşayamadık diyebilirim. Babam çok yoğun bir insandı ve ben çocukken bu yüzden onunla çok vakit gazeteye, dergilere yetiştirmesi gereken yazıları, şiirleri kitap çıkarması için yazdıkları yazılar, eğitimciliği ve daha sonra kurucu genel başkanı olduğu sendika ile ilgili çalışmaları ve konferansları ve TV programları nedeniyle çok yoğun olurdu. Ayrıca evimize her gün onun sohbetini dinlemeye gelen misafirleri ve öğrencileri olurdu. Ama babam elinden geldiği kadar yazın beni ve torunlarını beraber kısa da olsa tatile götürürdü. Orada çocuklarımla çok ilgilenirdi onları çok severdi, çocuklarım dedelerine çok düşkündü. Ben Ankara’dan babamın memleketi Urfa’ya küçük yaşta gelin geldim. Babam Ankara’da çalışmalarını yürütüyordu. Ara ara Urfa’ya gelir özellikle bayramlarda geldiğinde evimiz şenlenirdi ama burada da çok yoğun olurdu. Edebiyat sınavıma hazırlanırken babam da bana yarım saat kadar çalışmama yardımcı olurdu. Kitap okuma konusunda bana yardımcı olur yol gösterirdi. Urfa’ya evimize gelir konuk olurdu çocuklarım ve ben vakit buldukça güzel zamanlar geçirirdik. Akrabalar birlikteliğe aileye çok önem verirdi. Beni çocuklarımla beraber şiir şölenlerine götürürdü. Kısa ömründe yoğun telaşında bana ve çocuklarıma elinden geldiği kadar zaman ayırmaya çalışırdı.
Peki o zaman derin konulara girmeden sizi tanıyarak başlayalım. Banu İnan kimdir, bize anlatabilir misiniz?
1967 Ankara’da doğumluyum. Diğer adım ise annem beni doğururken hastalandığı için beni büyüyen babaannemin adı Şakire’dir. Ama bebeklikten beri herkes Banu diye hitap eder. Ankara’da ortaokul ve lise çağlarında edebiyat dersine çok düşkündüm yazdığım şiirler kompozisyonlar hep derece alırdı. Genlerden geçmiş olsa gerek babam da güzel şiir yazdığımı söylerdi ve düzeltmelerde bulunur yardımcı olurdu. Birçok dergide şiirlerim röportajlarım yayınlandı. Bir şiir kitabı çıkarmak istiyorum nasipse. Liseyi bitirdikten sonra o zamanlar örtü sorunu vardı başımı yeni örtmüştüm ve açmamak adına üniversite sınavına girmedim girseydim mutlaka edebiyat öğretmeni olurdum diye düşünüyorum. Çünkü bu içimde ukte kaldı. Babamla ilgili birçok belgesellere, programlara katılmaya çalışıyor dergilere yazıyorum.
Ankara’da liseyi bitirdikten sonra babamın memleketi Urfa’ya 19 yaşında gelin geldim. Bir erkek iki kız çocuğum oldu. 2019 yılında dedesini örnek alan çok sevilen öğretmen genç kızımı Ankara’da görev yaparken trafik kazasında kaybettim. Bu benim için hayatımın bütün enerjisini bitirdi maalesef. Oğlum evli, oğlumdan iki kız torunum var üçüncüsü yolda nasipse babamın adını koyacağız. Bir oğlum bir kızım hayattalar. Rabbim onlara ve herkesin çocuğuna imanlı, sağlıklı, uzun ve bereketli ömür nasip etsin inşallah. Evlat acısına, ahiret inancıyla bir gün kavuşacağız umuduyla dayanabiliyorum. Bu konuda duanızı diliyorum.
Siz babanızdan önce geldiniz Urfa’ya. Oraya yerleştiniz. Merhum pederiniz ise dünya yolculuğunu bitirince geldi. Şimdi ikiniz de aynı şehirdesiniz. Bu beraberlik, size nasıl bir hüzün ve güç veriyor?
Babamın memleketi Urfa’ya genç yaşta gelin geldim. Ben tek evladım. Babamın istediği kişiyle yeğeniyle evlendim, eşim akraba halamın oğludur ve eczacıdır. Babam Urfa’ya geleneklerine, folkloruna, yemeğine, kültürüne akrabalarına, ailesine, arkadaşlarına, bana ve torunlarına çok düşkündü. Hepimiz çocuklarım babamın bize geleceği zamanı iple çekerdik. Öğretmen kızım Büşra ilkokuldayken bir günlük tutmuştu ve dedesinin bayramda geleceği ve geldiği zamanlardaki duygularını kaleme almıştı ona çok düşkündü. Onun gibi bir öğretmen olmaya çalıştı.
Ankara’da kaybettiğim öğretmen kızımın adı bir okula verildi birçok yere adı verildi, okulca adına su kuyusu yapıldı. Öğretmen arkadaşları, dostları ve öğrencileri “Büşra olmak” adlı anılarımızı ve onu anlatan ortak yazılarımızla derlenen bir kitap çıkardık. Bütün bunlar dedesini örnek alan, çok sevilen bir öğretmen ve insan olmasından kaynaklanıyordu. Babam hastalığında bizim evimizde tedavi gördü ve daha sonra Urfa’da aile mezarlığına defnedildi. Kızım da onunla aynı kabristanda bulunuyor. Ben genelde röportajlara bununla ilgili bir şeyler yazmam ama bu soruda aklıma bunlar geldi. Yani onların burada olması bana güç veriyor aynı zamanda çok duygulandırıyor. Rabbim bizi cennetinde cemaliyle kavuştursun inşallah. Kızım Büşra için de babam için de duanızı eksik etmeyin lütfen…
Akif İnan’ın ismi pek çok okula verildi. Adına vakıf var ve güzel hizmetler yapıyor. Hıdır Yıldırım beye buradan da selam gönderelim. Sendika değişik vesilelerle anma programları yapıyor. Rahmetli, “Bütün giysileri yırtsak yeridir, yeter bize vefa elbiseleri” demişti. Sizce sevenlerinin, dostlarının vefası nasıl?
Evet babamın adı birçok ilde, birçok okula, kütüphanelere ve sokaklara verildi. Urfa’da hastaneye, okula, parka ve konferans salonuna babamın adı verildi. Babam maddi yetersizlikler içerisinde zor şartlarda sendikayı kurdu vefatına kadar çok emek verdi. Hatta sendikanın mitinginde hastalandı. Ankara’da Mehmet Akif İnan Vakfı kuruldu, bu vakıf birçok hizmetler ve kültürel faaliyetler yapmaktadır. Babamın kurduğu Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ve ona bağlı birçok sendika bulunmaktadır. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen şimdi en çok üyesi olan çok geniş kitlelere ulaşan birçok hizmetler yapan sendikadır. Babam insana hizmet, insana yatırım ve adalet için hak ve hukuk adına kurduğu, siyasetin dışında tuttuğu sendikanın yıllarca kurucu genel başkanlığını yürüttü.
Mehmet Akif İnan Vakfı başkanı eğitimci sayın Hıdır Yıldırım Bey babamla ilgili birçok kitaplar yazdı, birçok programlar düzenledi, konuşmalar yaptı. Babamın hayattayken yayımladığı 4 kitabı vardı vefatından sonra gazete ve dergilerde yazdığı yazılardan ve konferanslarından derlenen içeriklerle babamın vefatından sonra birçok kitabı çıktı. Babam hakkında yazılan birçok kitap ve dergi dışında babamın yazılarından 18 kitap oluşturuldu. Bunun için Hıdır Bey’e minnettarız.
Sendika da her sene babamı anma programları düzenleyerek ona dualar ediyor ve yeni nesile babamın çalışmalarını tanıtarak örnek alınmasını sağlıyor. Babam edebi kişiliği ve dava adamı olmasının yanında insani vasıfları, maneviyatı çok kuvvetli, sünnet üzere yaşayan bir insan olduğu için ve birçok genç yetiştirdiği için her zaman aranılan, anılan, dua edilen ve örnek alınan bir kişilik olmuştur. Bu konuda yazar arkadaşları, dost ve çevresi, akrabaları ve sendika çevresi ona her zaman minnet borçlu olduğunu ve sevgisini ellerinden geldiği kadar göstermişlerdir diye düşünüyorum. Onun çizgisinden sapmadan sendikanın daha ileriye yol almasını diliyorum. Babam bir ekol olarak, üniversitelerde, okullarda dünya görüşü ve hizmetleri anlatılırsa yeni nesile ışık tutacağına inanıyorum. Babam vefaya, dostluğa çok önem verirdi. Her insana iyilik noktasında dokunuşta bulunmuştur.
Yedi güzel adamdan biri babanız. Kaderi ilahi onu Urfa’dan Maraş’a yönlendirdi. Ve orada başlayan, ilerleyen ilişkiler, dostluklar, dava arkadaşlığı bir ömür devam etti. Onların yoldaşlıkları nasıldı? Niçin bu kadar etkili oldular?
Evet babam edebiyatımızda yedi güzel adamdan biridir. Lise çağlarında iken Urfa’dan Maraş’a nakli alınmış orada diğer yazar arkadaşlarıyla tanışmıştır. Burada psikolojisi bozuk bir öğretmenin babamı Maraş’a göndermesi aslında babamın hayrına olan bir durumdur. Bu bir tevafuktur diye düşünüyorum. Babaannem zaten Maraşlıydı babam orada çok fazla zorlanmadı. Maraş’ta beraber okuduğu arkadaşlarıyla ömür boyu yol arkadaşlığı yaptı.
Babamın Urfa’da lise çağlarında birçok dergide yazıları ve şiirleri yayınlanmaktaydı ve dergi çıkarmaktaydı. Maraş’a gittiğinde arkadaşları babamın aruzla şiir yazmasına çok şaşırdılar yaşına göre çok olgun şiirlerdi bunlar çünkü. Zamanla birbirlerinden etkileşim aldılar ama hepsinin tarzı farklıydı. Babam daha sonra tarzını kendine özgün bir şekilde değiştirerek şiirler yazdı. Az ve öz şiirlerdi bunlar. Ama muhteviyatı çok dolu nefis şiirlerdir. Genellikle mısralar şeklinde ve 11 hece ile yazılan şiirlerdir.
Babam ve arkadaşları aynı ideolojide ve aynı dünya görüşü altında birçok eserler üretti. Bu onların aynı zamanda çok iyi dost olmasını da sağladı. Hepsi kardeş gibiydi ailecek de görüşürdük, çocukları ile de oynardım. Dergi çıkarırken birçok maddi imkânsızlıklar içinde birbirlerine ellerinden geldiği kadar destek olmuşlardır. Şimdi böyle bir topluluk göremiyoruz maalesef. Bu kadar etkili olmalarının sebebi hepsinin ayrı ayrı insani vasıflarının üstün olması maneviyatlarının kuvvetli ve dostluklarının gerçek olması, en önemlisi de halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak görmeleriydi diye düşünüyorum.
Siz Maveraya gider miydiniz? Orada veya evlerde buluşmalarda nasıl bir yakınlık olurdu? Neler hatırlıyorsunuz?
Ben Mavera dergisinin çıktığı yıllarda çocuktum. Ama evimize gelirdi, zaman zaman okurdum. Bu dergi çok ses getirdi ve çok geniş kitlelere yol gösterdi. Mavera dergisinin çıktığı Mavera’ya gittiğimi pek hatırlamıyorum, belki gitmişimdir. Evlerdeki buluşmalarda bazen ailecek görüşürdük, çocuklarıyla oynardık. Necip Fazıl Kısakürek onların üstadıydı genelde babamı arar bizim evimizde kalmak isterdi. Babam üstadın sağ kolu gibiydi, onun konferanslarını organize ederdi. Üstad bize geldiği zaman........
© İnsaniyet
