menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Medeniyet Dünyamızda Fedakârlık

6 0
31.08.2025

Bir kavramın künhüne vakıf olmak için dün ve bugün nasıl kullanıldığına, hangi anlam dünyalarına açıldığına, dünün ve bugünün insanına ne ifade ettiğine bakmakta yarar vardır. Bununla ancak bir kavramın bu toprakların medeniyet dünyasında ne anlama geldiğini keşfetmek, anlamak ve kavramak mümkün hale gelir.

Kur’an’da fidâ olarak geçen fedâ kavramı Arapça’da “mali imkanla veya başka bir şey karşılığında bir kişiyi içinde bulunduğu beladan ve zor durumdan kurtarmak” şeklinde anlaşılmıştır. Buradaki kurtarmak, daha çok düşmanın eline düşmüş bir yakınını veya kıymetli kişiyi ellerinden almak şeklinde anlaşılmıştır. Bu iş için büyük oranda mal ve mülk sarf etmek gerektiği gibi, bazen kişinin kendi canını ortaya koyması söz konusu olabilir. Bu anlamından hareketle “Allah yolunda, din ve vatan uğrunda kendisini kurban eden kişiye” fedâî denmiştir. Zamanla fedâî kavramının yanında hatta onun yerine geçecek şekilde Arapça-Farsça karışımı ve aynı anlamda fedakâr tabiri kullanılmaya başlanmıştır. Acaba bu değişikliğe gitmede Büyük Selçuklular zamanında Hasan Sabbah gibi Batınî/Haşhaşî zorbaların devlet adamlarının ve alimlerin hayatına kast eden gözü dönmüş suikastçılarına fedâî ismi vererek kelimeyi kirletmelerinin bir payı var mıdır?

Osmanlının anlam dünyasında fedâ kavramını Mehmet Zeki Pakalın Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’nde şöyle açıklar: “Düşmandan alınan esirleri bir mal ile veya esir düşen İslamlarla mübadele etmek manasına gelir bir tabirdir.” Arapça nasıl anlaşıldığını da verir: “Bir şeyin uğruna değerli bir şeyi bezl ve terk etmek, bir şeyden vaz geçmektir.” Bu anlamlar yukarıdaki anlam ile örtüşmektedir. Kubbealtı Sözlük ise “Bir şey uğrunda değerli bir şeyden vazgeçme, uğruna verme” şeklinde açıklama getirmiş.

Peki fedakâr nasıl tanımlamış? Bu kavrama Muallim Naci Lugat-ı Nâcî’de “kendini esirgemeyen adam” karşılığını verirken M. Şemseddin Kamûs-i Türkî’de “Bir umumi menfaat, din ve devlet uğrunda hususi menfaatlerini fedâ eden, hamiyetli ve cömert kişi” diyen tanımlar. Mehmet Zeki Pakalın da benzer bir açıklama getirmiştir: “Cemiyete ait büyük bir menfaat uğrunda ve bunun husulünü temin maksadıyla hayatını esirgemeyen manasına gelir. Daha eskiden bunun yerine ‘serden geçti’ kullanılırdı.” Kubbealtı sözlük “Kendine âit şeyleri başka bir şey veya bir kimse uğruna vermekten, harcamaktan çekinmeyen, karşıdakinin menfaatini kendi menfaatinden üstün tutup ona göre davranan kimse” diye açıklamış. Abdullah Yeğin Yeni Lugat’de bu kavrama şu anlamı verir: “Her türlü zahmetlere göğüs gererek davası uğruna sebat eden.” Bu son anlam koca bir devlet-i âlinin kaybedildiği sömürge dönemi ruh halini yansıtmaktadır sanki. Biraz da cemaat ruhunu.

Bugüne gelelim. Fedâ hakkında ne diyor sözlüklerimiz? TDK Sözlüğü “Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme.” karşılığını veriyor. D. Mehmet Doğan ise Büyük........

© İnsaniyet