Hocaların Hocası Hasan Küçük
1932’de Devrekâni’de doğmuş, ilk tahsilini ve hıfzını memleketinde yapmış, Kastamonulu Dersiâm Karabacakzâde Ahmed Efendi’den Arapça okumuştur. Daha sonra İstanbul’a giderek Osmanlı bakiyesi müderris Ermenekli Saffet Efendi’den Arapça ve dini ilimler, Hafız Nuri Efendi’den de talim, tashih-i huruf ve vücuh okumuş her iki hocasından da icâzet almıştır. Öte yandan orta, lise ve İmam Hatip Liselerini hariçten bitirerek İstanbul Üniversitesi şarkiyât, sosyoloji ve felsefe bölümlerini bitirmiş, psikoloji ve pedagojiden sertifika almış, aynı fakültede Cahit TANYOL hocanın danışmanlığında “Osmanlı Devleti’ni Tarih Sahnesine Çıkaran Kuvvetlerden Biri: TARİKATLAR ve Türkler Üzerindeki Müsbet Tesirleri” isimli tezi ile doktorasını vermiştir.
Uzun müddet Diyanet’te hizmet gördükten sonra Maarife intisap etmiştir. 1971 yılından sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde hocalık yapmış, enstitünün 1981 yılında İlahiyat Fakültesine dönüşmesinden sonra emekli oluncaya kadar kırk iki yıl boyunca bu müessesede ders vermiştir.
Hocamız dinî, ahlâkî, felsefî, sosyoloji ve pedagoji sahalarında birçok telif ve terceme otuzdan fazla eserinin yanında, muhtelif konularda yüzlerce ilmi tebliği ve makaleleri de yayımlanmıştır.
İlmî çalışmalarına ilâveten kesintisiz bir şekilde hayrî faaliyetlerin içinde de bulunmuş, vefat edinceye dek Türkiye Anıtlar Kurulu’nun Başkanlığını yürütmüştür. İstanbul, Kadıköy Söğütlüçeşme Camii avlusundaki vakıf merkezinde, Hocamız hafta içi, pazartesi ve çarşamba günlerinde, sabah 09.00’dan öğle sonuna kadar kalarak, burada vakıf hizmetleri yanında istekli birkaç talebeye de Arapça okutmuştur.
Hocamız Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkanlığı görevini de yıllarca ifa etmiştir. Merhum Ali ÖZEK hocamızın vakıf başkanı olduğu zamanlar ve şimdi yıkılarak yerine yenisi yapılan Osmanlı mimarisi tarzındaki ilk cami ve müştemilatının inşaatı sırasında, Ali ÖZEK hocamızın başyardımcısı ve en önde koşuşturanlardan birisi idi. Cami, ilahiyat fakültemizin Tatbikat Camii olarak inşâ edildi. Alt katında büyük dershaneler, kitabevi, kırtasiye ve vakıf idaresi olarak hizmet veriyor idi. İnşaat yılları bizim okuduğumuz senelere denk gelmişti. Hasan Hocamız camiin inşaatı için geceleyin kimliği meçhul hayırseverler tarafından inşaat sahasına kamyon kamyon çimento, demir ve kum bırakıldığını derslerde bize aktarırdı. Tatbikat camimiz o yıllarda en az fakültede gördüğümüz dersler kadar hayatımızda yer edinmişti. Cuma günleri merhum İsmail KARAÇAM, Mustafa Sabri ERDOĞDU, Emin IŞIK, Nihat TEMEL ve Fatih ÇOLLAK gibi güzide kurrâ hocalarımız, her hafta birisi olmak üzere Cuma namazı öncesi tam bir Kur’an ziyafeti verirlerdi. 1980 askerî ihtilalinin kara gölgesi henüz cemiyet üzerinden dağılmamışken Fakülte Camimiz, İstanbul’un müstesna cazibe merkezlerinden birisi olmuştu. Bazı hocalarımız da vaaz ve hutbe ile hem talebeleri hem de halkı tenvir ediyorlardı. Arap ülkelerinden Fakültemizi ziyaret için ilmî heyetler geldiğinde Ali ÖZEK hocamız vaaz, Emin IŞIK hocamız da irticalen Arapça hutbe irad ederdi. Caminin altındaki salonlarda her hafta bir konferansçı hocamızı, büyüğümüzü dinlemek vazgeçilmez, zevklerimizden idi. Şimdi hepsi rahmetli olmuş olan, Mehmet KAPLAN, Ahmet KABAKLI, Ahmet Yüksel ÖZEMRE, Recep DOKSAT, Nihat KEKLİK, Roger GARAUDY vb. ilim, fikir adamlarını bu konferanslar vesilesiyle bizatihi görmüş, dinlemiş olduk. Hasan KÜÇÜK hocamız bu cemiyetlerin mutfağındaki planlayıcılardan birisi idi.
Hocamız buna ilave olarak millî ve mahallî birçok vakfın derneğin ya kurucusu ya da üyesi idi. O’nun inanç ve mizacı, bir yerde bir hayır hasenat faaliyeti varsa, O’na da bir vazife düşüyorsa, kendi deyimiyle ‘Tekmîl-i Kur’an ve teslîm-i iman’ yolunda üzerine düşeni yapmağa çalışırdı ve yapmıştır.[1] Mesela Pendik Ahmet Yesevi mahallesinde iki minareli altı Kur’an Kursu şeklinde, Osmanlı tarzı ferahfeza bir mimari ile Şeyh Şaban-ı Veli Camiini, tamamen kendi parası ile yaptırmış, bir ömür biriktirdiği kitaplarını ve kütüphanesini de buraya bağışlamıştır.
Hocamız kendisi hayrî faaliyetlerde bizatihi görev aldığı gibi İstanbul ve ülkemizin birçok yerinde yapılan cami, okul ve Kur’an kurslarının yapımı için zenginlere önayak olmuş, bu müesseselerin ikmaline delalet etmiştir. Bu anlamda Hocamız cemiyetten kopuk fildişi kulesinde ahkâm kesen sıradan münzevi bir öğretim üyesi değil, doğrudan cemiyet adamı idi.
Hocamız hem mektepten diplomalı hem de medreseden icâzetli, her iki tarafın güzelliklerini şahsında mezcetmiş, zü’l-cenâheyn bir insandı. Her iki tarafın ricâlini de tanır idi. Zaten birçoğu bizatihi hocası veya arkadaşı olmuştu. Ama iki kişi O’nun şahsiyetinde nirengi noktasını belirlemişti. Dinî ilimleri tahsil ettiği hocası Ermenekli Mustafa Safvet (AYSU) Efendi (1877-1964)[2] ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tecrübî Psikoloji Kürsüsü hocası Erzurum Hasankaleli Prof. Dr. Mümtaz TURHAN (1908-1969)’dır.[3] Hocamız her derste yeri geldiğinde bu iki zattan birer söz, misal, hâtıra ki naklederdi. Daha doğrusu bu iki zatı hocamızın hatıraları ile, görmeden sevdik ve tanıdık. Safvet Efendi, İskilipli Atıf hocanın arkadaşı, yurtdışına sürgün gönderilen, Mustafa Kemal’e vicahen hakikati ketmetmeyen salâbet-i diniyesi tam bir âlim. Mümtaz Turhan, aldığı eğitimle gözü Batı karşısında kamaşmamış, devrin hataratına rağmen........
© İnsaniyet
