Oku ve unut
Gece apansız iner kentin varoşlarına… Dörtnal bir kısrak gibi, karanlıklar boyu yol alır zaman… Kendi diyarımda gurbette sanıyorum kendimi. Şimdi ne söylesem karanlığa yazılır, korkuyorum sözcükler bu gece bir yangın başlatabilir. İnce sızı olur yüreklere oturur. Korkuyorum sözcüklerden, ateşe ve rüzgara dair bir çığlık kuşanıp bu geceyi teslim alabilir. Bütün sözcükler bir şarkının ezgisinde eriyebilir…Bütün zamanları şimdi de damıtarak alır getirir gözlerini.
Bazen susmak söylemektir her şeyi… Kulakların duymadığı, gözlerin görmediği, ellerin uzanamadığı… Şarkını yitirmiş gibi olursun, ne serin sabahların vardır, ne de “iyi ki varsın hayat” diyebilen duyarlılıkların.
***
Bugün bütün sözcükleri yasemin kokusuyla yıkadım.Belki onlardan bir umut kulübesi yaparım diye… Serap, düş, giz, yara, ten, gece, tuz, makam, çığlık, hüzzam, gurbet, yol, yıl, hasret, şarap, yağmur, zaman, ağrı, keman… Ve belki de döner usulca kulağına fısıldar her şeyi hayat: Her sözcük kendi dar anlamını aşan bir yoğunluk içinde. Nice kalem yazmaz acıya yankı olurum, düşer yollara sesim… Korkuyorum sözcükler bir göç başlatabilir.
Şiirler, şarkılar siz söyleyin. Uykusuz geceler siz söyleyin.Zaman........
© İlke TV
