SİZ HİÇ KAHRAMANMARAŞ'IN GÖZLERİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ?
Siz hiç acıyı saklayabilen gözler gördünüz mü? Yüzünde derin ve umutlu bir tebessüm ama gözlerinde ağır ve toprak kokusu ince bir hüzün. Ben gördüm. Kahramanmaraş’ta insanlar acıyı gözlerinde yaşamayı öğrenmiş. Yurtlarına olan derin ve güçlü bağları onlarda umudun, tutunmanın en önemli gerekçesi olmuş. Ve kapı kapı, oda oda, sokak sokak taşan hüznü susturmayı başarabilmişler. Susarak ve bakışlarıyla paylaşarak tutuyorlar yaslarını. Biliyorlar ruh giderse, umut biterse coğrafya da gider.
Çünkü onlar, Sütçü İmam’ın, Rıdvan Hoca’nın torunları. Çünkü onlar, orduyla değil çetelerle, kadın, kız ve çocuklarla, taş, sopa, baltalarla, el, kol, tırnaklarla ve canla başla direnmenin adı olmuşlar. O zaman vazgeçmemişler topraklarından şimdi mi vazgeçecekler? Depremden hemen sonra dönmüşler yurtlarına. Zira Sütçü İmam ve “Kalede bayrağımız olmadıkça bu camide size cuma namazı kıldıramam!” diyen Ulucami İmamının ruhudur, bu topraklarda hala gezer. Maraşlı da zamanın ruhunu taşıyan, tohumunu unutmayan ağaç gibi. Ağaç, tohumu; insan, anasını unutur mu? Şehir de bir ana elbet. Geleneğe, göreneğe, merhamete, sevgiye bakan yüzüyle sarıp sarmalayan bir ana.
İşte böylesi bir sevdanın tam da ortasındaydım geçen hafta. Öğretmen Akademileri kapsamında sevgili öğretmen dostlarımla buluşmak üzere Kahramanmaraş’a gittim. Ruhundaki yorgunlukları ve hüznü alıp bitip tükenmeyen bir çabaya ve koşturmaya dönüştüren Öğretmen Akademilerinden sorumlu sevgili Yüksel Eskalen Hanımefendi’nin nazik........
© İleri
