Sahne Tozu ve Çocuk Ruhu: Tiyatronun Büyüsü Neden Vazgeçilmez?
Bir çocuğun gözleri, sahnenin ışıkları yanınca, ışıklara ilk değdiğinde, sihir başlar. Perde açılır, kartondan yazılmış bir ağaç gerçeğe dönüşür, pamuklardan yapılmış bulutlar rüzgarla dans eder.
Tiyatro, çocuğa “gerçek dünya”nın sırlarını unutturan bir zaman makinesidir. Peki neden bu sihiri her çocuğa ulaştırmalıyız?
Çünkü tiyatro, çocuğun “kendini görme” aynasıdır. Utangaç Aydın, utangaç Evren sahneye çıkıp korsan olduğunda cesaretini keşfeder. Öfkeli Ayla, peri rolünde yumuşaklığı öğrenir. Sahnede başkası olurken, aslında kendi duygularının haritasını çıkarır. Bir kuklanın ağzından, “Beni kimse dinlemiyor!” diye haykırır içindeki sesi.
Çünkü tiyatro, tahtaya yazılamayan dersleri öğretir. Matematik formülleri unutulur ama Hacivat’ın adalet felsefesi, bir Karagöz oyunundaki “Komşu hakkı” diyaloğu kalır zihninde.........
© Hürses
