menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TÜRK CEZA YARGILAMASINDA SUÇA TEŞEBBÜSÜN İNCELENMESİ -ÖRNEKLER ÜZERİNDEN-

4 7
14.04.2025

Özü

[Bu makalede, “Türk Ceza Yargılamasında Suça Teşebbüsün İncelenmesi -Örnekler Üzerinden-” hakkında detaylı inceleme yapılacaktır.]

1. Yasal Düzenleme

“Suça Teşebbüs” başlığını taşıyan TCK madde 35 hükmü, ceza yargılamasında en önemli kavramlardan biri olan teşebbüs hâlini düzenler. İlgili madde aynen:

“Madde 35- (1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.

(2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

şeklindedir.

2. Teşebbüsün Şartları

Alıntılanan kanun hükmünün lafzından açıkça anlaşılabildiği üzere teşebbüs hâlinin varlığı için suçun “kasıtlı işlenebilen bir suç” olması şarttır. Taksirli suçlara teşebbüs mümkün değildir. Ardından aranan kriter ise hareketin elverişli olmasıdır. Son olarak, fail elverişli hareketlerle icraya başlamış ancak elinde olmayan nedenlerle fiil tamamlanmamış olmalıdır. Sayılan şartlar sağlanıyorsa fail suça teşebbüsten sorumlu tutulacaktır. Netice olarak suça teşebbüs hâlinde faile, suçun tamamlanmış hâline karşılık öngörülen cezadan indirim yapılmak suretiyle ceza verilir. Esasen teşebbüs kişinin ceza sorumluluğunu genişletir.

3. Elverişlilik Kriterinin İncelenmesi

Kanun kapsamında düzenlenen “elverişlilik” unsurundan ne anlaşılması gerektiği izaha muhtaçtır. Genel manada bir fiil, failin arzu ettiği neticeyi gerçekleştirme kudretine sahipse teşebbüs için elverişlidir denilebilir. Örneğin oyuncak bir tabancanın öldürme suçu bakımından elverişli olmadığı söylenebilir.

Elverişlilik bakımından öğretide ve istikrarlı yargı kararlarında zikredilen iki görüş vardır: Objektif görüş ve subjektif görüş. Bu iki görüşten hangisi esas alınmalıdır? Bir görüşe göre failin şahsi özellikleri de elverişlilik kapsamında değerlendirilmeliyken diğer görüşe göre elverişlilik incelemesi tamamen failden ayrılmalı ve yalnızca fiile göre tespit edilmelidir.

Örnek vererek ilerleyecek olursak; suç eşyası olarak elimizde ateşli bir silah olsun. Bu silah emniyet kilidi kapalı olarak daha önce eline hiç silah almamış bir kişinin elinde bulunsun. Objektif görüş taraftarlarına göre suç eşyası olarak ateşli bir silah bir kişiyi öldürmeye elverişlidir. Objektif görüşe göre failin şahsi özellikleri irdelenmemelidir.

Dolayısıyla objektif görüşe göre bir kişi istediği kadar acemi olsun, hayatı boyunca eline ateşli bir silah almamış olsun; icra hareketine kasıtlı olarak başladıysa ve silahın emniyet kilidi kapalı olsa da tetiğe bastıysa ancak tecrübesizliğinden kaynaklanarak emniyet kilidini açmadığından silah ateş almadıysa elinde bulunan silahın öldürme hareketini gerçekleştirecek kudrete sahip olmasından ötürü kasten öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulması gerekmektedir.

Subjektif görüşe göre kurgulanan örnek bakımından silahın objektif olarak neticeye uygun olup olmadığına bakılmaksızın failin niyeti (şahsi özellikleri) esas alınmaktadır. Hatta subjektif görüşe göre; her ne kadar suç eşyası araç, objektif olarak failin kastettiği neticeyi meydana getirmeye elverişli olmasa da eğer fail somut olayda elindeki aracın neticeyi meydana getireceğine inanıyorsa yani subjektif olarak fail aracın elverişli olduğunu düşünüyorsa bu hareket elverişli kabul edilir.

Açıklamalar kapsamında ceza yargılaması bakımından hangi görüşün uygulanması gerektiğinin irdelenmesi şarttır. Yargılama konusu somut olaylar bakımından salt bir görüşün dayanak edilerek uygulanması uygulayıcıları yanılgıya götürecektir. Dolayısıyla somut olaylar bakımından bir fiilin elverişli olup olmadığı tespit edilirken her iki görüşten de karma şekilde faydalanmak gerekmektedir.

Aksi bir kabulde, örneğin yalnızca objektif görüşün kabul edildiği varsayımda -yani vasıtanın elverişliliği üzerine ilerlendiği taktirde- şekerin bir kimseyi öldüremeyeceği ve vasıtanın elverişsiz olduğu kabulünün yapılması gerekir. Oysa ileri düzeyde şeker hastaları için şeker öldürücü olabilmektedir. Bu örnekten hareketle, subjektif görüşe göre şeker öldürmeye elverişlidir. O hâlde her olay bakımından iki görüşün de dikkate alınması elzemdir.

Elverişlilik kriteri suç tipine göre değişecektir. Örneğin kuru sıkı bir tabanca insan öldürme suçuna teşebbüs bakımından elverişli değildir denilebilir. Oysa aynı kuru sıkı tabanca “tehdit” suçuna teşebbüsün gerçekleşmesi için elverişli kabul edilebilir.

Elverişlilik kriteri üzerinden inceleme yaparken “elverişsizlik” ile “yetersizlik” kavramını karıştırmamak gerekir. Bir fiil hem objektif hem subjektif görüşe göre neticeyi meydana getirme kudretine sahip iken somut olay bakımından yetersiz kalabilir. Bu kapsamda yetersiz olan bir hâlin varlığı doğrudan elverişsizlik sonucuna götürmez.

Örneğin “zehir” bir kişiyi öldürmeye elverişli midir? Objektif olarak elverişli olduğunu kabul etmek gerekir. Subjektif olarak ise fail zehri kullandığında kişinin ölebileceğini öngörür mü? Evet, subjektif olarak da elverişlilik kriteri sağlanmaktadır. Bu noktada bir kişiyi bir çay kaşığı zehir tesiri öldürebilirken başka bir kişiyi yarım çay kaşığı zehir tesiri dahi öldürebilir.

Örneğin fail yarım çay kaşığı zehrin öldürme fiili için yeterli geleceğini düşünerek zehri kullanma cihetine gitmiş ancak mağdur ölmemiştir. Böyle bir olasılıkta failin fiilinin elverişli ancak yetersiz olduğunu kabul etmek gerekir. Fiilin yetersiz olması fiili elverişli olmaktan çıkarmayacaktır.

Fiili işleme yönünde kast unsuru ve elverişlilik unsuru tamamlandıktan sonra irdelenmesi gereken failin hareketinin “icra hareketi” mahiyetini taşıyıp taşımadığıdır.

4. İcra Hareketi Varlığı Kriterinin İncelenmesi

Uygulayıcılar bakımından belki de en çok tereddüt yaşanan kriter “icra hareketi” kriteridir. Bazı olaylar bakımından bir fiilin hazırlık hareketi mi yoksa icra hareketi mi olduğunun tespiti maharet ister. Bu noktada bazı suç tipleri bakımından, kanun koyucu tarafından, hazırlık hareketinin doğrudan suçu oluşturacağının düzenlendiği unutulmamalıdır. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu böyledir, hazırlık aşaması dahi cezalandırılır.

Yalnızca suç işleme kararının açığa çıktığı an icra hareketlerinin başlangıcı mıdır? Bu sorunun yanıtı hayır olmalıdır. Kanun koyucu objektif kriteri öngörmektedir. Suç işleme kastının ortaya çıkması yeterli değildir. Bununla birlikte muhakkak suretle işlenmek istenen suç ile belirli bir yakınlık/bağlantı kurmak gerekmektedir.

İncelenen unsur bakımından irdelenmesi gereken en önemli şey şudur: Suçla korunan hukuki değer -araya bir engel girmemesi hâlinde- çok kısa........

© Hukuki Haber