menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YARGITAY KARARLARI ÇERÇEVESİNDE VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASINA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİLİ DAVALARI

5 70
15.04.2025

Vekalet görevi hiç şüphesiz güven ilişkisine dayanmaktadır. Ancak uygulamada bu hassas ilişkinin sınırları aşılmakta, vekalet ilişkisinin vekile bahşettiği irade yetkisi kötüye kullanılmakta ve neticeten vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle çeşitli hukuki uyuşmazlıklar meydana gelmektedir. İşbu yazımız; Yargıtay içtihatlarına dayalı bir inceleme ile vekalet ilişkisi, vekalet görevinin kötüye kullanılması kavramları ve özellikle tapu iptali ve tescili davalarına yansımaları hususlarında toplanmaktadır.

1) Vekilin Görevi Ve Görevin Kötüye Kullanılması Kavramları

Vekalet ilişkisi en yalın hali ile TBK’nun 502. Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir” tanım bu olmakla birlikte vekalet ilişkisi karşılıklı güvene dayanır. Vekilin vekil edene karşı borçları bu güven ilişkisinden doğmaktadır. Vekilin temel görevlerinden olan; vekil edenin iradesine ve yararına davranma görevi de bu güven ilişkisinden doğmaktadır.

Vekilin vekil edenin talimatlarına uyma yükümlülüğü bulunmakla birlikte; vekalet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir.

Tüm bunların yanında vekilin en temel sorumlulukları sadakat ve özen gösterme borcunun yerine getirilmesidir. TBK’nun 506. Maddesine göre; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekil yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.”

Kanundan açıkça anlaşılacağı güven ilişkisinin doğurduğu zorunlu bir sonuç olarak vekil görevini vekil edenin menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özen borcu ile yerine getirmelidir. Vekilin özen borcunun sınırları basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışlar esas alınarak belirlenmektedir. Yargıtay içtihatları da bu yönde toplanmakta ve bu kurallar birçok kararda özellikle dile getirilmektedir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin; 2021/1744 E, 2021/7101 K sayılı ilamında vekilin borçları sayılmıştır; “Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.\" hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.”[1]

Vekilin vekalet görevini kötüye kullanması tanımlanırken yine belli başlı kriterlere yer verilecektir. Yargıtay içtihatlarına göre belirlenen işbu kriterler yine vekilin güven ve sadakat yükümlülüğünü ihlalinden doğmaktadır. Şüphesiz ki; vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranmak, vekil edenin zararına sebep olacak davranışlardan kaçınma, güven ve sadakat ilişkisine uygun olarak davranma yükümlülüğü altındadır. Vekilin işbu yükümlülüklerine aykırı davranması, vekaleti kasten vekil edenin zararına ve kendisi veya bir başkası yararına kullanması durumunda vekalet görevinin kötüye kullanıldığından bahsedilecektir. Yargıtay içtihatlarındaki tanım da bu çerçevede toplanmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2023/292 E, 2024/531 K sayılı ilamına göre; “Yukarıdaki hükümler uyarınca vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olacağı açıktır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse 6098 sayılı Kanun'un 504 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Vekil bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, özellikle vekâleti kasten vekil edenin zararına, kendisinin veya başka birinin yararına kullandığı takdirde vekâlet görevinin kötüye kullanılması söz konusu olabilir. Dolayısıyla böyle bir durumda vekil eden zararlandırılırken, vekil çok zaman kendisine veya başka bir kimseye çıkar sağlamaktadır. Oysa ki, sadakat ve özen borcunun temel amacı başkası adına iş gören kimsenin yetkisini kötüye kullanma riskini önlemektir. Vekâlet sözleşmesi, güven esasına dayalı bir iş görme edimi ihtiva ettiğinden bu güvenin korunması her şeyden önce 6098 sayılı Kanun'un 506 ncı maddesinin bir gereği olduğu gibi 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralının da bir gereğidir.Uygulamada vekâlet görevinin kötüye kullanılması durumlarının, özellikle vekilin satmakla yetkili kılındığı bir taşınmazı rayiç değerine nazaran çok düşük bir bedelle satarak devrettiği hâllerde yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2017/1-1272 Esas, 2019/1399 Karar sayılı kararında da vurgulandığı gibi malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekilin, vekâlet sözleşmesinde belirtilen yetkilerin dışına çıkması, vekil edenin talimatına uygun hareket etmemesi ve onun yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapması durumunda değinilen maddeler uyarınca sorumlu olacağı açıktır.” [2]

2) Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Hukuki Sebebine Dayalı Tapu İptali Ve Tescili Davaları Ve İspat Yükü

Vekalet görevinin kötüye kullanılması........

© Hukuki Haber