Yazılı Delil Başlangıcının Yargı Kararları Işığında Değerlendirilmesi
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 202, hukukî işlemlerin ispatı bakımından önemli bir istisna olan “yazılı delil başlangıcı” kavramını düzenlemektedir. Senetle ispat zorunluluğunun katı kuralını esneten bu kurum, gerek doktrinde gerek yargı kararlarında kapsamlı şekilde ele alınmaktadır. Bu makalede, yazılı delil başlangıcının tanımı, hukuki niteliği, fonksiyonu ve şartları açıklanacak; ardından HMK m. 202’nin uygulamada nasıl değerlendirildiği, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) kararları ışığında somut örneklerle analiz edilecektir.
I. Yazılı Delil Başlangıcının Tanımı, Hukuki Niteliği, Fonksiyonu ve Şartları
Tanım ve Hukuki Dayanak: Yazılı delil başlangıcı, HMK m. 202’de düzenlenmiş olup aynı maddenin ikinci fıkrasında şu şekilde tanımlanmaktadır: “Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” Bu tanımdan hareketle, delil başlangıcının bir belgeye dayanması, bu belgenin karşı tarafça verilmiş veya gönderilmiş olması ve iddia edilen işlemi muhtemel göstermesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Fonksiyonu: Yazılı delil başlangıcının en önemli işlevi, senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde, dava konusu işlemin doğruluğunu güçlü biçimde olası kılan bir belge sunulduğunda tanık deliline başvurulabilmesine imkân tanımasıdır. HMK m. 200 uyarınca belirli bir meblağı aşan veya kanunen yazılı şekle tâbi hukuki işlemler normalde ancak senet (yazılı delil) ile ispatlanabilir. İşte HMK m. 202/1, böyle durumlarda “delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir” diyerek bu katı kurala istisna getirmektedir. Başka bir deyişle, yazılı delil başlangıcının varlığı, tek başına ispat gücüne sahip olmasa da hâkimin takdiriyle şahit dinleme, yemine başvurma gibi diğer delillerin yolunu açar. Bu yönüyle kurum, maddi gerçeğe ulaşmayı ve hakkaniyete uygun karar vermeyi kolaylaştıran önemli bir ispat hukuku mekanizmasıdır. Ancak önemle belirtilmelidir ki, delil başlangıcı sadece senetle ispat kuralının uygulandığı davalarda değil, takdiri delillerle ispatın mümkün olduğu davalarda da delil olarak kullanılabilir. (Erdönmez G., Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, C. 3, 16. Bası, İstanbul 2025, s.2897)
Hukuki Niteliği: Delil başlangıcı kesin delil niteliğinde değildir; bir senet gibi tam ispat gücü taşımaz. Bu nedenle takdiri delil olarak kabul edilir ve hâkim tarafından serbestçe takdir edilir. Yazılı delil başlangıcı, başlı başına davayı ispatlayan bir araç olmayıp, varlığı halinde iddia edilen vakıanın diğer takdiri delillerle ispatlanabilmesine imkân tanıyan bir kurumdur. Hâkim, sunulan belgeyi ve diğer yardımcı delilleri birlikte değerlendirerek kanaate varır; delil başlangıcı tek başına hükme esas teşkil etmez ancak hükme giden yolu açabilir.
Temel Şartları: Yazılı delil başlangıcının kabulü için üç temel şart birlikte aranmaktadır:
1. Belge Niteliğinde Olması: Öncelikle ortada HMK anlamında bir belge bulunmalıdır. HMK m. 199,”yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları”nı belge olarak tanımlamıştır. Bu geniş tanım sayesinde her türlü bilgi taşıyıcısı belge sayılır. HUMK Dönemi ile Fark: Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) m. 292 ise delil başlangıcı olgusunu “evrak ve vesâik” terimleriyle düzenleyerek belgenin yazılı olmasını şart koşuyordu. Bu nedenle eski uygulamada “yazılı delil başlangıcı” terimi kullanılmaktaydı. Yazılı olmadığı için fotoğraf, ses ve video kayıtları veya benzeri materyaller HUMK döneminde delil başlangıcı sayılmıyordu. Örneğin, doktrinde Baki Kuru tarafından, teyp bandındaki ses yazı olmadığından, yazılı delil başlangıcı sayılamayacağı ifade edilmiştir. (Kuru B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 2, 2001, s. 2290)HMK m. 202 ise “yazılı” ibaresini kanun metninden çıkarmış ve delil başlangıcını belge kavramına dayandırmıştır. Böylece, HMK ile birlikte delil başlangıcının kapsamı önemli ölçüde genişlemiştir; kamera kaydı, elektronik postalar, kısa mesajlar, ses kayıtları gibi yazılı olmayan veriler de gerekli şartları taşımak kaydıyla delil başlangıcı kabul edilebilmektedir.
2. Karşı Taraftan Sadır Olması (Belgenin Muhatabından Kaynaklanması): Delil başlangıcı olarak ileri sürülen belgenin, aleyhine delil olarak kullanılacak olan taraftan veya onun yetkili temsilcisinden sadır olması, yani onun iradesiyle düzenlenmiş veya gönderilmiş olması gerekir. Bu şart, uygulamada sıklıkla “hasım elinden çıkma” ifadesiyle anılmaktadır. Belge, davada karşı taraf konumunda olan kişinin eliyle veya onun onayıyla ortaya çıkmış olmalıdır. Buna göre, tek taraflı olarak kişinin kendi lehine tuttuğu notlar, ajandalar, üçüncü kişiler tarafından düzenlenen evraklar ya da karşı tarafın yetkisiz çalışanlarınca hazırlanan belgeler delil başlangıcı sayılmaz. Zira bu tür belgeler, karşı tarafa isnat edilemez ve “karşı taraftan sadır olma” şartını karşılamaz. Bu koşul, delil başlangıcının güvenilirliğini sağlama amacı taşır; belgenin içeriğinin en azından karşı tarafın bilgisi veya iradesi dahilinde olduğunu göstermeyi hedefler. Bu noktada önemle belirtilmelidir ki, karşı taraftan sadır olan belgenin mutlaka hukuka uygun bir yolla elde edilmiş olması gerekmektedir.
3. İddia Edilen Hukuki İşlemi Muhtemel Göstermesi: Delil başlangıcının içerik olarak, iddia konusu işlemin varlığını akla yatkın ve olası hale getirmesi gerekir. Bir başka deyişle belge, uyuşmazlık konusu hukuki işlemi tam olarak ispat etmese bile onun gerçekleşmiş olabileceğine dair makul bir ihtimal oluşturmalıdır. Eğer sunulan belge, ilgili hukuki işlemin varlığını sadece uzak bir olasılık düzeyinde bırakıyor veya işlemle alakasız görünüyorsa delil başlangıcı sayılmaz. Bu inandırıcılık unsuru, hâkimin takdir yetkisinin en yoğun şekilde devreye girdiği alanlardan biridir. Hâkim, belgenin içeriğini değerlendirerek, işlemle bağlantısını ve işlemi ne ölçüde olası kıldığını tartar. Örneğin, borç ilişkisine dair bir iddiada, belgedeki ifadelerin o borç ilişkisini akla getirip getirmediği incelenir. Belge, iddia edilen vakıa ile makul bir bağ kurabiliyorsa delil başlangıcının inandırıcılık şartı sağlanmış olur. Aksi halde, yani belge ile iddia edilen işlem arasında belirgin bir bağ yoksa, ilgili belge delil başlangıcı fonksiyonu görmeyecektir. Öte yandan, ilgili belgenin delil başlangıcı olarak kabulü mümkün olmadığında da, eğer eldeki davada iddianın senetle ispatı gerekiyorsa, tanığın senetle ispatı gereken hususta dinlenmesinin de bir anlamı olmayacaktır.
Yukarıdaki üç şartın birlikte gerçekleşmesi halinde, sunulan belge yazılı delil başlangıcı olarak nitelendirilir. Böyle bir durumda artık senede bağlı ispat kuralının istisnası devreye girer ve anılan işlem tanık da dahil olmak üzere her türlü delille ispatlanabilir. Belirtmek gerekir ki mahkeme, önüne gelen belgenin bu şartları haiz olup olmadığını her somut olayda titizlikle değerlendirir. Şartlar mevcutsa belgeyi delil başlangıcı kabul edip tanık dinlenmesine izin verir; değilse senetle ispat kuralı geçerli kalmaya devam eder. Özellikle dijital iletişim çağında, elektronik ortamdaki bir belgenin gerçekten karşı tarafça gönderilip gönderilmediğinin teknik olarak doğrulanabilmesi veya karşı tarafça inkâr edilmemiş olması, belgenin delil başlangıcı sayılmasında kritik rol oynamaktadır. Sonuç olarak yazılı delil başlangıcı, hukukumuzda hakimin takdirine dayalı ama bir o kadar da hayati bir ispat kurumu olarak önemini korumaktadır.
II. Yargı Kararlarında Yazılı Delil Başlangıcının Değerlendirilmesi
Uygulamada mahkemeler, yukarıda belirtilen kriterler ışığında pek çok farklı türde belgeyi kanundaki tanımına uygun olarak yazılı delil başlangıcı kapsamında değerlendirmiştir. Ancak aynı zamanda, bazı belgeler anılan şartları karşılamadığı için bu kapsamın dışında bırakılmıştır. Aşağıda, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarından seçilen örneklerle, hangi belgelerin delil başlangıcı olarak kabul edildiği ve hangilerinin kabul........





















Toi Staff
Tarik Cyril Amar
Gideon Levy
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d