menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Uyuşturucu Madde Suçlarında Atfı Cürüm

10 1
26.09.2025

Giriş

Uyuşturucu madde suçları ile ilgili ceza yargılamalarında atfı cürüm (diğer bir deyişle suç atma veya suçu başkasına yükleme) olgusuna sıklıkla rastlanmaktadır. Özellikle kolluk tarafından suç delilleriyle birlikte yakalanan bazı şüphelilerin, kendi cezai sorumluluklarını hafifletmek ya da tamamen ortadan kaldırmak amacıyla suçu bir başka kişinin üzerine attıkları görülür. Bu durum, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve adil yargılanma hakkı açısından önemli sorunlar doğurmaktadır. Zira yalnızca bir sanığın bir diğerini suçlamasına dayanan beyanlar, doğruyu yansıtmayabilir ve masum bir kişinin haksız yere mahkûm edilmesine yol açabilir. Bu makalede, “uyuşturucu madde suçlarında atfı cürüm” kavramı incelenerek, bu tür beyanların hukuki niteliği, delil değeri ve yargılamaya etkileri Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları ışığında ele alınacaktır. Konu, hem teorik hem pratik açıdan değerlendirilecek; atfı cürüm iddialarının hangi şartlar altında hükme esas alınabileceği veya hangi durumlarda beraat ya da bozma nedeni sayıldığı somut örnekler ile ortaya konulacaktır.

Kavramsal Çerçeve

Atfı Cürüm Nedir?

Atfı cürüm, en basit ifadeyle, bir ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında şüpheli veya sanık konumundaki bir kişinin suçu başka bir kişiye atması, yani suçun faili veya ortağı olarak o kişiyi göstermeye çalışmasıdır. Bu tip beyanlar çoğunlukla, suça konu uyuşturucu madde ile yakalanan sanığın kendi sorumluluğunu azaltmak amacıyla ortaya çıkar. Örneğin, uygulamada sıkça karşılaşılan şekliyle yakalanan kişi “Uyuşturucu maddeyi sanık X’ten aldım” veya “Bu maddeler sanık Y’ye aittir, ben onun adına taşıyordum” şeklinde ifadeler verebilmektedir. Böyle durumlarda beyanda bulunan kişi, kendisini kullanıcı, taşıyıcı ya da mağdur konumuna indirgemeye çalışırken, diğer kişiyi asıl satıcı ya da örgütleyici olarak lanse etmektedir. Atfı cürüm beyanlarının bir diğer türü ise, bir sanığın suçu işlemesinin arkasında başka bir sanığın baskı veya tehdidinin olduğunu ileri sürmesidir (örneğin: “Sanık A’nın tehdit ve baskısıyla bu suçu işledim”). Tüm bu örneklerde ortak nokta, suç isnat eden kişinin kendi hukuki durumunu iyileştirme veya cezasını hafifletme amacıdır. Dolayısıyla bu tür iddialara yargı pratiğinde temkinle yaklaşılmaktadır.

Suç Atmanın Hukuki Tanımı ve Niteliği

Hukuken suç atma kavramı, bir kişiye gerçekte işlemediği bir suçun isnat edilmesi anlamına gelir. Ceza yargılamasında sanıkların birbirlerini suçlamaları her ne kadar savunma stratejisi olarak ortaya çıksa da, bu durum gerçeğin ortaya çıkmasını zorlaştıran bir engel olarak değerlendirilmektedir. Atfı cürüm niteliğindeki beyanlar, hukuki açıdan “şüpheli” ve “zayıf” delil kategorisinde görülür. Bir sanığın kendi menfaatine hizmet eden ve başka bir sanığı suçlayan ifadesi, objektiflikten uzak olduğu için ihtiyatla değerlendirilmektedir. Bu beyanların hukuki niteliği bakımından, tek başlarına kesin ve inandırıcı bir delil teşkil etmeyeceği Yargıtay kararlarında vurgulanmıştır. Diğer bir deyişle, atfı cürüm beyanı, içerdiği iddia bakımından ispat gücü zayıf, desteklenmediği sürece maddi gerçeği ortaya çıkarmada yetersiz bir unsurdur.

Bununla birlikte, atfı cürüm teşkil eden ifadeler mutlak surette yok sayılan veya yargılamada hiç dikkate alınmayan beyanlar değildir. Hukuki niteliği itibariyle, beyan delili kapsamında ele alınır ve her delil gibi serbestçe takdir edilir. Ancak, bu beyanların değeri, içeriğindeki suç isnadının doğruluğuna ilişkin bulunabilecek diğer kanıtlarla doğru orantılıdır. Eğer suç atma mahiyetindeki bir beyan, başka delillerle desteklenmiyorsa salt isnattan ibaret kalır; desteklenirse ifade sahibinin sözleri bir itiraf veya ihbar niteliğine bürünebilir. Bu nedenle atfı cürüm kavramı, hukuki olarak “tek başına hükme esas alınmaya elverişli olmayan, desteklenmeye muhtaç beyan” şeklinde nitelendirilebilir.

Ceza Muhakemesi Hukukundaki Yeri

Ceza muhakemesi hukukunda maddi gerçeğin araştırılması ve her türlü şüphenin giderilmesi esastır. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi, ceza yargılamasının temel prensiplerinden biridir. Atfı cürüm olgusuna bu perspektiften bakıldığında, bir sanığın diğerine yönelttiği suçlamanın başka delillerle doğrulanmadıkça yargılamada mahkûmiyet için yeterli görülmemesi gerektiği sonucu ortaya çıkar. Nitekim Yargıtay kararlarında, yalnızca diğer sanığın ithamına dayalı olarak mahkûmiyet kararı verildiği takdirde, bunun adil yargılanma hakkını zedeleyeceği ve ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe ulaşma hedefini tehlikeye atacağı belirtilmektedir. Uyuşturucu madde suçları, genellikle birden fazla kişinin ilişkili olabildiği, örgütlü suç vasfı da taşıyabilen kompleks yapıya sahiptir. Bu suçlarda, yakalanan faillerin ceza indiriminden faydalanmak ya da sorumluluktan kurtulmak için başkalarını suçlaması olgusuna sık rastlandığından, atfı cürüm konusu ceza muhakemesi hukuku uygulamasında önemli bir yere sahiptir. Mahkemeler, bu tür beyanları değerlendirirken hem isnadın gerçek olup olmadığına dair delil durumunu, hem de isnatta bulunan kişinin maksat ve güvenilirliğini dikkatle tartmalıdır.

Hukuki Değerlendirme

Atfı Cürüm Beyanlarının Delil Değeri

Yargıtay içtihatları, atfı cürüm niteliğindeki ifadelerin tek başlarına “her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı” delil standardını karşılamadığını açıkça ortaya koymuştur. Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bir kararında sanığın yakalandıktan günler sonra suçu bir başkasına yükleyen ifadesini “suç atma niteliğinde kalan soyut beyanlar” olarak nitelemiş ve bu ifade dışında sanık aleyhine başkaca delil bulunmamasını bozma nedeni saymıştır[1]. Benzer şekilde, bir sanık hakkında sadece diğer sanığın suçlayıcı beyanı bulunması durumunda, ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararı verilmiş olsa dahi, Yargıtay aşamasında bu hüküm çoğunlukla bozulmaktadır. Bu yaklaşım, ceza muhakemesinin temel ilkesi olan in dubio pro reo ilkesinin bir yansımasıdır. Eğer bir kişinin suçluluğu, sadece diğerinin ithamıyla destekleniyorsa ve ortada başka somut delil yoksa, şüphe giderilememiş demektir.

Öte yandan, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları, atfı cürüm beyanının tamamen değersiz olmadığını, uygun şartlar altında mahkûmiyete dayanak teşkil edebileceğini de ortaya koymaktadır. Özellikle, suç isnadında bulunan sanığın beyanı başka yan delillerle destekleniyorsa bir bütün olarak delil değeri kazanmaktadır. Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararındaki karşı oy görüşünde, bir sanığın diğerine suç yükleyen ifadesinin; HTS kayıtları ile doğrulanması, sanıkların telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi, araç kiralama kayıtları veya birlikte seyahat ettiklerine dair veriler gibi somut olgularla desteklenmesi halinde, artık soyut bir iddia olmaktan çıkacağı........

© Hukuki Haber