menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tefecilik Suçu, Unsuları ve İspat

4 4
24.06.2025

1. Madde Metni

Tefecilik suçu, Ceza Yasamızın 241. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni aynen şu şekildedir:

“(1) Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.”

2. Madde Gerekçesi

“Madde metninde tefecilik fiili suç olarak tanımlanmıştır. Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi, tefecilik suçunu oluşturur. Tefecilik suçu, iktisadi hayatımızda, "senet kırdırma" denen usulle de işlenebilir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü, bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. İfade yerinde ise, bu durumlarda, birer ödeme aracı olan bononun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır.

İzlenen suç politikası gereğince, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi cezalandırılmaktadır. Buna karşılık, ödünç para alan kişi cezalandırılmamaktadır.”

3. Suçun Unsurları

Suç tanımından da anlaşılacağı üzere suçun unsuru; “kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para vermek”tir.

Suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Biz, topluma karşı suçların tamamında mağdur olduğun toplum olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle suçun mağduru, toplumdur[1]. Borç alan kişi ise duruma göre suçtan zarar gören olabilir. Uygulamaya göre Hazine de suçtan zarar gören olarak davaya katılabilir[2].

Suçun konusu ise, ödünç paradır. Para dışında altın vs. herhangi bir ekonomik değeri olsa dahi eşya suçun konusunu oluşturamaz[3]. Örneğin, sanığın katılana hayvan satıp da aldığı/alacağı paraya faiz talep etmesi durumunda Yargıtay, borç ilişkisinin kaynağında ödünç para verme işlemi bulunmadığından suçun oluşmayacağına karar vermiştir[4].

Suçun maddi unsuru ödünç para vermek; manevi unsuru ise bu eylemi kazanç elde etmek amacıyla gerçekleştirmektir. Yani suç, ancak özel kasıtla işlenebilir.

Ödünç para vermek; daha sonra geri almak üzere parayı vermek anlamına gelir. Yasa metninde, paranın faiziyle veya başkaca bir karşılık gereği alınması gibi bir koşula yer verilmemiştir. Fakat manevi unsur, kazanç elde etme amacı olduğuna göre ödünç paranın verilme koşulu, failin kazanç elde etmesidir. Kazancın miktarı ise kural olarak önem taşımaz.

Suçun oluşması için bir defa ödünç para verilmesi yeterlidir. Karşılığın alınmış olmasına gerek yoktur[5]. Keza, ödünç para verme eyleminin meslek haline getirilmiş olması gerekmez[6]. Yargıtay da aynı görüştedir[7].

Ödünç para verme işlemi, Borçlar Yasası uyarınca tüketim ödüncü sözleşmesini oluşturur (TBK m. 386 vd.). Tüketim ödüncü ivazlı olabileceği gibi ivazsız da olabilir[8]. Bu bağlamda, mevzuata uygun eylemler (faktoring, finansal kiralama, kredi vs.) suç teşkil etmez[9].

Faizsiz borç verme işlemi, suç teşkil etmez. Özellikle, aynı miktarda döviz verip almak, döviz aşırı yükselse dahi suç oluşturmaz[10].

Burada tartışılması gereken bir konu, özel bir kişinin bir kimseye faiz karşılığı para verdiği zaman, bir veya birkaç defalık bu eylemin, faiz oranı da göz önüne alındığında, tefecilik suçunu oluşturup oluşturmayacağıdır.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, yasanın sözüne göre, eylemin meslek haline getirilmiş olması gerekmediği gibi birden fazla kez işlenmesine de gerek yoktur. Suçun oluşması için bir kişiye ödünç para verilmesi dahi yeterlidir.

Somutlaştırmak gerekirse A, bir arkadaşının ricasıyla çok da yakından tanımadığı B’ye 200.000 TL borç vermiş olsun. Faiz oranı olarak ise ayda %3 kararlaştırsınlar ve 6 ay veya 1 yıllık bir vade belirlemiş olsunlar. Bu eylem, tefecilik suçunu teşkil eder mi?

Yasanın sözüne göre, kazanç elde etme amacı varsa bu eylem suç teşkil edecektir. Kanımızca eylemin hukuksal nitelendirmesi bu kadar basit değildir.

Öncelikle bu suç normunun yorumunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin liberal bir hukuk devleti olduğu unutulmamalıdır. Ülkemizde serbest piyasa sistemi geçerlidir. Yüksek enflasyon ortamında borç verdiği parayı 6 ay ya da 1 yıl sonra geri alacak kişinin faizsiz alacağını düşünmek, gerçeğe aykırıdır. Enflasyonla orantılı bir faiz alınması, olayın kendi özgü diğer koşulları da değerlendirilmek kaydıyla, kanımızca kazanç elde etme amacı olarak değerlendirilmemelidir.

Bugünkü enflasyon ortamında yukarıda yer verdiğimiz örneğe göre %3 faiz oldukça olağandır. Olayın kendine özgü diğer koşulları, failin böyle bir amacı güttüğünü göstermiyorsa, sırf paranın değerini korudu diye kazanç elde etme amacı güttüğünü söylemek, liberal bir hukuk devletinde suç normunu oldukça geniş yorumlamak olur.

Böyle bir durumda, borç veren kişi parasını mevduata koysa aynı oldukça benzer bir faiz oranı elde edecektir. Zaten kesin olarak elde edeceği miktarı, risk alarak bir kişiye borç vererek elde eden bir kişinin kazanç elde etme amacı olduğundan bahsedilemez. Bu nedenle, kanımızca faiz oranı önemlidir.

Diğer yandan, kredi alamayan yakın tanıdığına nakit destek sağlayan ve fakat paranın değerini korumak için olağan bir faiz talep eden kişinin, tefeci olduğundan bahsedilmemelidir.

Bu noktada, failin kazanç elde etme amacı bulunduğu hususu kuşkuluysa, kuşkudan sanık yararlanır ilkesi uygulanmalıdır[11].

Şimdi somut olayda faiz oranını %6 olarak ele alalım. Diğer özellikler aynı kalsın. Bu halde suç oluşacak mıdır?

Yukarıda değinildiği gibi........

© Hukuki Haber