menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

HEMŞİRELERİN HUKUKİ SORUMLULUĞU: TIBBİ HATALAR VE YASAL ÇERÇEVE

11 1
08.05.2025

Tıbbi uygulama hataları, sağlık hizmeti sunumunda yer alan tüm profesyonelleri etkileyen önemli bir sorundur. Ancak hemşireler, hastalarla sürekli ve doğrudan etkileşim içinde olmaları, geniş görev tanımları ve yüksek sorumluluk düzeyleri nedeniyle bu tür hatalarla karşılaşma açısından daha fazla risk altındadır.

Türkiye'de sağlık alanında artan malpraktis iddiaları, tıbbi uygulama hatalarının ciddiyetini ve yaygınlığını ortaya koymaktadır. Yıllık ortalama 2000 ila 2500 arasında malpraktis davası açılmakta olup, bu davaların yaklaşık %7’si doğum ve yeni doğan süreçlerine ilişkindir. Öte yandan, yapılan araştırmalar hemşirelerin yaklaşık 2’sinin meslek hayatları boyunca en az bir kez tıbbi hataya karıştığını beyan ettiğini göstermektedir. Bu veriler, hemşirelerin sağlık hizmetleri sunumundaki sorumluluklarının hukuki boyutunu değerlendirme gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır.

Hemşirelerin çalışma ortamlarında karşılaştıkları iş yükü yoğunluğu, düzensiz çalışma saatleri, yorgunluk ve uykusuzluk gibi faktörler, tıbbi uygulama hatası riskini artırmaktadır. Yapılan araştırmalar, hemşirelerin iş yükünün fazla olmasının, kadro yetersizliklerinin, aşırı stresin ve uzun çalışma saatlerinin, hemşirelerde motivasyon eksikliği ile birlikte uygulama hatalarına yol açtığını göstermektedir. Bu faktörlerin tümü, hemşirelerin dikkatini ve odaklanmasını olumsuz yönde etkileyerek, tıbbi uygulamalarda hatalara neden olabilecek önemli risk faktörleri olarak ortaya çıkmaktadır. Hemşirelerin güvenli ve etkin bir hizmet sunabilmesi için bu unsurların iyileştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye’de Hemşirelikte Tıbbi Hata Oranlarının Yıllara Göre Değişimi (2019–2023)

Yıl

Oran (%)

2019

28

2020

30

2021

32

2022

30

2023

33

Literatürde, hasta güvenliğini tehdit eden hemşirelik hataları arasında ilaç hataları, hastane enfeksiyonları, düşmeler, iletişim eksiklikleri ve hatalı tıbbi ekipman kullanımı öne çıkmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre, tıbbi hataların 'undan hemşireler sorumlu olup, bu hatalar sonucu hastaların yaklaşık yarısı yaşamını yitirmekte, 1.4'ü ise kalıcı sakatlıklar yaşamaktadır.

Yapılan araştırmalar, hemşirelere yönelik tıbbi uygulama hatası şikayetlerinin genellikle yetersiz iletişim, eksik kayıt tutma, hasta savunuculuk rolünün yerine getirilmemesi, bakımın standartların altında kalması ve değerlendirme ile izlemin yetersiz yapılmasından kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Ayrıca, bu tür şikayetlerde yasal süreçte en belirgin nedenin ihmal olduğu vurgulanmıştır.

Hemşirelik Hatalarına Bağlı İhtilaflar

Hata Türü

Oran (%)

Tedavi Gecikmesi

27%

Yanlış İlaç

20%

Düşmeler

10%

Diğer

5%

Hemşirelik uygulamalarında en fazla hata riski taşıyan alanın ilaç uygulamaları olduğu belirlenmiştir. Hasta güvenliğini sağlamak ve tıbbi hataları önlemek amacıyla, uygulama hatası oluşma riski taşıyan durumların belirlenmesi gerekmektedir. Bu süreçte, disiplin veya adli ceza korkusu olmadan, meslek etik ilkelerine uygun bir şekilde ahlaki bir tutum sergilenmeli ve ortaya çıkan ya da potansiyel olarak oluşabilecek hatalar rapor edilmelidir.

BİRİNCİ BÖLÜM: HEMŞİRENİN HUKUKİ SORUMLULUĞUNUN KAYNAKLARI

Hemşirenin hukuki sorumluluğu; yalnızca sözleşme kaynaklı borç ilişkilerinin ihlaliyle sınırlı olmayıp, haksız fiil, vekâletsiz iş görme ve sözleşme öncesi görüşmeler sırasında ortaya çıkan hatalı davranışlar (culpa in contrahendo) gibi farklı hukuki temellere dayanabilir. Bu sorumluluk, hemşirenin dürüstlük kuralına aykırı hareket etmesi veya koruma yükümlülüğünü ihmal etmesi gibi durumlarda da gündeme gelir.

1.Haksız Fiilden Kaynaklanan Sorumluluk

Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişi, bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Hemşireler de mesleki görev ve müdahaleleri kapsamında verdikleri zararlardan, kendi yetki ve sorumluluk alanları çerçevesinde bireysel olarak sorumlu tutulabilirler. Ayrıca, bazı durumlarda hemşirenin, hekimin eylemleriyle birlikte doğan zararlar açısından müteselsil sorumluluğu da söz konusu olabilir.

Tıbbi müdahalelerin doğası gereği bireyin kişilik haklarına, vücut bütünlüğüne ve yaşam hakkına doğrudan etki etmesi, bu müdahalelerin yalnızca belirli yasal ve etik koşullar altında hukuka uygun kabul edilmesini zorunlu kılar.

Bu bağlamda, sağlık hizmetlerinde "özerkliğe saygı" ilkesi temel bir etik yükümlülük olarak öne çıkar. Sağlık çalışanı, hastayla yalnızca bilgi veren değil, onun düşüncelerini dinleyen, anlayan ve onurlandıran bir iletişim kurmalıdır. Bu yaklaşım, hastaya önerilen tıbbi müdahaleye ilişkin açık, anlaşılır ve yeterli bilgilendirmeyi içermeli; aynı zamanda hastanın müdahaleye onam verip vermediği yönündeki iradesi mutlaka dikkate alınmalıdır.

Yargıtay kararlarında sıklıkla vurgulanan “tıbbi hata” kavramı da sağlık çalışanının hukuki sorumluluğunu pekiştirmektedir. Tıbbi hata, sağlık personelinin bilgi ve beceri eksikliği, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı veya standart tıbbi uygulamalardan sapması sonucu ortaya çıkan, hastaya zarar veren eylem ya da ihmallerdir. Bu tür hataların yalnızca maddi zararlara değil, manevi zararlara da yol açabileceği unutulmamalıdır.

Hemşirelerin konumu ise bu çerçevede ayrıca değerlendirilmelidir. Her ne kadar hemşireler, hekimlerin talimatlarını yerine getirmekle yükümlü olsalar da bu yükümlülük, mutlak bir itaat anlamına gelmez. Hemşirenin, hekimin verdiği ve açık şekilde hatalı olduğunu değerlendirdiği tıbbi talimatı uygulamama sorumluluğu bulunmaktadır. Zira hemşire yalnızca talimatı uygulamakla değil, aynı zamanda hastanın güvenliğini sağlamakla da yükümlüdür. Talimatın uygulanması halinde hastaya zarar verilebileceğini öngörebiliyorsa, müdahaleyi reddetme sorumluluğu doğar.

Sağlık çalışanlarının hukuki sorumluluğu yalnızca tazminat yükümlülüğüyle sınırlı değildir. Kusurlu veya özensiz davranışlar, aynı zamanda cezai ve disiplin sorumluluğu doğurabilir. Bu nedenle sağlık profesyonelleri, görevlerini yalnızca mesleki bilgi çerçevesinde değil, aynı zamanda hukuki ve etik ilkeler doğrultusunda da ifa etmekle yükümlüdür. Bu sorumlulukların bütünsel şekilde değerlendirilmesi, sağlık hizmetlerinin güvenilirliğini ve hasta haklarının korunmasını teminat altına alır.

2.Sözleşmeden Doğan Sorumluluk

Sağlık çalışanlarının hukuki sorumluluğu, yalnızca sözleşmeye dayanan bir ilişkiyle sınırlı değildir. Haksız fiil sorumluluğu, sözleşmenin varlığına bağlı olmaksızın doğabilir; dolayısıyla aynı olay hem sözleşmeye hem de haksız fiile dayalı olarak tazminat talebine konu olabilir. Ancak, sözleşmeye dayalı sorumluluk, zarar gören kişi açısından zarar ve illiyet bağını ispat bakımından daha elverişli bir yol sunar. Bu nedenle, özellikle hemşirelik uygulamalarında bakım ilişkisi çerçevesinde doğrudan kurulan sözleşmesel ilişkinin, hemşirelerin hukuki sorumluluğunu doğrudan etkilediği kabul edilmektedir.

Doktrin ve yargı içtihatlarında, sağlık çalışanlarının teşhis, tedavi, önleme veya aile planlaması gibi faaliyetleri, bir iş görme ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu ilişki, Türk Borçlar Kanunu kapsamında vekâlet sözleşmesi niteliği taşır. Yargıtay da hekimler için benimsediği bu hukuki nitelendirmeyi hemşireler başta olmak üzere diğer sağlık profesyonelleri için de geçerli saymakta ve onların tıbbi müdahalelerini vekâlet sözleşmesi çerçevesinde değerlendirmektedir.

Bu bağlamda hemşirelerin görev ve yetkileri, yalnızca hekimin talimatlarını uygulamakla sınırlı değildir. 2007 yılında yürürlüğe giren yeni Hemşirelik Kanunu’nun 4. maddesiyle hemşireler, birey, aile ve toplumun hemşirelik hizmetleriyle karşılanabilecek sağlık gereksinimlerini bağımsız olarak belirlemek, tanı koymak, bakım planlamak, uygulamak, değerlendirmek ve denetlemekle yetkili kılınmıştır. Böylece, hemşirelik mesleği yalnızca hekim yardımcılığı rolüyle sınırlı olmaktan çıkarılmış, bağımsız mesleki sorumluluk ve özerklik çerçevesinde yeniden tanımlanmıştır.

Her ne kadar 2007 öncesi mevzuatta hemşirelerin bu denli bağımsız hareket etme yetkisi açıkça tanınmamış olsa da, uygulamada ve bilimsel görüşlerde hemşireliğin hekim dışı sağlık meslekleri arasında görece özerk bir meslek olduğu kabul edilmiştir. Nitekim hemşirelerin, hekimlik dışı alanlarda da sağlık hizmeti sunma kapasitesine sahip oldukları ve bu nedenle yaptıkları işlemler nedeniyle hukuki sorumluluklarının doğabileceği yönünde genel bir kanaat mevcuttur.

Sonuç olarak, hemşirelerin mesleki faaliyetlerinin hukuki niteliği, yalnızca hekimin bir uzantısı olarak değil, aynı zamanda bağımsız mesleki bilgi ve yetkinlik çerçevesinde değerlendirilmeli; sorumlulukları hem sözleşmesel hem de haksız fiil hükümleri doğrultusunda ele alınmalıdır. Bu yaklaşım, hemşirelik mesleğinin günümüzde ulaştığı profesyonellik düzeyine uygun düşmektedir.

İKİNCİ BÖLÜM: HUKUKİ SORUMLULUĞUN ŞARTLARI

1. Hukuka Aykırı Fiil – Sözleşmenin İhlali (Borca Aykırılık)

1.1.Hukuka Aykırı Fiil

Haksız fiil sorumluluğunun temel yapı taşını, hukuk düzeni tarafından kişilere yüklenen davranış yükümlülüğünün ihlali oluşturmaktadır. Bu kapsamda, hemşire kendisinden beklenen özenli davranışı göstermediğinde ve bu ihmal ya da kusur neticesinde hastaya zarar verdiğinde, hem hukuken hem de fiilen sorumlu tutulabilmektedir. Örneğin, hastanın güvenliği için kaldırılması gereken yatak kenarlıklarının görevli hemşire tarafından kaldırılmaması ve bu ihmal sonucunda hastanın yataktan düşerek dalak yaralanması yaşaması halinde, hemşire maddi ve manevi tazminatla........

© Hukuki Haber