menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ali Babacan: Türkiye, bu kadar ezik bir ülke değil ya!

131 16
latest

DEVA Partisi’nin lideri ve eski Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile aylar sonra bir yemekte buluştuk.

Aynı saatlerde Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu için geldiği ABD’de, Trump ile yaptıkları görüşmeden önce basının karşısına çıkmıştı.

Babacan, iktidar medyasının, Trump’ın Erdoğan’a sandalye tutmasına odaklanmasını “Türkiye, bu kadar ezik bir ülke değil ya!” diye eleştiriyor.

Trump’ın Erdoğan’ın yanında “Brunson’u istedim, verdi” sözleri için “Yargının ne kadar iktidarın baskısı altında hareket etmek zorunda kaldığını görüyoruz. Dünya basını önünde ilan edilmiş oldu” diyor.

Babacan, Türkiye’yi de içine alarak, “Trump’la görüşmek için yalvarıyorlar” diyen ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’ya iktidarın cevap vermesi gerekirken sustuğunu belirtiyor.

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack’ın “Erdoğan’a istediği meşruiyeti veriyoruz” açıklaması için şöyle diyor:

“Bu kadar baskıyı oluşturarak sürdürülebilen bir iktidarın siyasi meşruiyet sorunu var demektir. Rakiplere hayat hakkının tanınmadığı bir ülkede siyasi meşruiyet sorgulanır. Özgür bir ortamda seçim olsa iktidar olabilir misin, olamaz mısın? Meşruiyet meselesinin özünde bu var. Türkiye'de yargıya aşırı müdahale hukukla ilgili kararların meşruiyetini de sorgulatıyor. Onu dünya görüyor zaten.”

İşte, Ali Babacan’la söyleşimiz:

Erdoğan’ın ABD seyahati bir soğuk duşla başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Marco Rubio, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin Trump’la görüşmek için adeta yalvardığını söyledi. Ne düşünüyorsunuz?

Bu gerçekten hadsizlik. Dışişleri, diplomasi ve nezaket demek. BM Genel Kurulu toplantıları yılda bir yapılıyor. Bir ev sahibi, 200'e yakın ülke var. Başbakanlar ve cumhurbaşkanları ev sahibiyle görüşmek istiyor. Gayet doğal. BM, ABD hudutlarında diye kendilerine anlam çıkartmaları hadsizlik.

Ancak Türkiye, cevap vermedi.

Usul şöyledir: Dışişleri Bakanı çıkar, ağzının payını verir ya da “Böyle bir şey doğru değil” der.

Bizimkiler sessiz kalmayı tercih ettiler.

Sessiz kalıyor, çünkü bir sürü gündem var, konuşmaları lazım.

İki tarafta da otokrat liderler olunca, işin magazin kısmı ön plana çıkıyor. O ne dedi, şu şurada bekledi, masanın şurasına oturdu, koltuğunu tuttu… İktidar medyasına baktığımda üzülüyorum. Türkiye Cumhuriyeti, bu kadar ezik bir ülke değil ya! Trump'ın bizim Cumhurbaşkanını bilmem nereye oturtması onun değerini düşürmez de. Neyse odur değeri. Buralardan güç ya da ABD Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack'ın ifadesiyle meşruiyet devşirmek iktidar basını adına da üzücü.

Bir kahramanlık destanı yazıyorlar.

Bu kahramanlık Trump üzerinden olmamalı. Eziklik içerisinde, “Görüyor musun, Trump bize önem verdi” deyip ön plana çıkartmak, oturma düzenini bu kadar mesele etmek şey değil. Trump’ı başka bir yere oturtsaydı Cumhurbaşkanı’nın değeri mi düşecekti?

ABD Dışişleri Bakanı'na cevap verilmeli miydi?

Kesinlikle. Bizim Cumhurbaşkanı da Amerikan Fox TV'de bir görüşme öncesi söylenmemesi gereken, gereksiz şeyler söylemiş. Sonradan düzeltmeye çalışmışlar. Prompter olmayınca basınla karşılıklı mülakatlara antrenmanlı değil. O reflekslerini kaybediyor. Mesela durup dururken patrikhaneden ve Halkbank'tan bahsetti. Bu da yanlış.

Neden?

Bunlar hassas konular. Karşılıklı görüşülür, “Açıklama yapalım mı, yapmayalım mı?" diye ortak karar verilir. Trump, patrikhane ile ilgili bir şey talep etmedi ki. O talep etmeden Cumhurbaşkanı, patrikhane konusunu açıyor. Demek ki bir şeyler vermeye hazırlanıyor.

Cumhurbaşkanı açmasa patrikhane konusunu bilmeyecek.

Halkbank'ı da bilmiyorduk. Normalde ne yapıyor? Basın karşısında notlardan okuyor. Spontane kimse soru sormuyor ki. Bu reflekslerle antrenmanda olması lazım bir cumhurbaşkanının.

Trump, basın karşısında şöyle dedi: “Erdoğan’dan Brunson'ı istedim, gönderdi.” Türkiye'den telefonla adam aldığını dünyanın gözü önünde ve Erdoğan'ın yanında itiraf etmesi Türk yargısı ve biz Türk vatandaşları için incitici değil mi?

Malumun ilanı, maalesef. Yargının ne kadar iktidarın baskısı altında hareket etmek zorunda kaldığını görüyoruz. Dünya basını önünde ilan edilmiş oldu. Türkiye'de aslında yargı bağımsız değil, Cumhurbaşkanının talimatıyla insanlar tutuklanabiliyor ya da serbest bırakılabiliyor.

Bunun ilanı oldu.

Ama Erdoğan’ın bununla ilgili bir şikayeti yoktu yüz ifadesine bakarsanız.

Memnundu.

Tabii. Ben çok güçlüyüm, görüyor musun adamı içeri de atarım, çıkarırım da memnuniyetini gördüm. Şikayetçi değildi bu durumdan.

Trump, Erdoğan’ı işaret ederek, “Hileli seçimleri iyi bilir” dedi. Ne ima etmiş olabilir?

Bizim arkadaşlar hızlı bir şekilde medyayı taradı. Bizim ekibin anladığı, Amerikan seçimlerine dönük bu ifade. Türkiye seçimlerini kastetmiş değil. Trump, laf çarpacak olsa “Sizde de bu işler böyle kardeşim” dese farklı bir yüz ifadesiyle yapar.

Görüşmenin Türkiye açısından olumlu sonuçları ne?

Beyaz Saray ziyaretinde ne olduğunu bilmediğimiz konular var. Mesela, patrikhane ve Halkbank ile ilgili ne oldu, bilmiyoruz. Gazze ile ilgili Trump, 21 maddelik öneride bulundu. Detayları sızmış değil. Trump’a Erdoğan’nda sonra basınla yaptığı ikinci toplantıda “Türkiye'ye F-35 verecek misiniz?” diye soruyorlar. “Olabilir ama Türkiye'nin de bir şey yapması lazım” diyor.

Ne?

Onu söylemiyor. Demek ki “Şunu yaparsan F-35 veririm" dedi. Ama ne olduğunu bilmiyoruz. F-16'larla ilgili konuyu hiç bilmiyoruz. Bildiğimiz neler var? Türkiye ile Amerika arasında LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) anlaşması yapıldı. ABD’de doğalgaz bol ve ucuz. Onu sıkıştır, gemiye yükle, Türkiye'ye getir, mantıklı olabilir. Rusya'ya bağımlılığı azaltıyor. Önemli bir sonuç. Türkiye, enerji tedarikini çeşitlendirmiş olacak. Sivil........

© HalkTV