menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Saray neden ‘Alevi Raporu’ hazırladı? Hedefte neler var?

29 13
28.08.2025

"Beni hor görme gardaşım

Sen altınsın, ben tunç muyum?

Aynı vardan var olmuşuz

Sen gümüşsün, ben sac mıyım? "

Aşık Veysel Şatıroğlu

"Milli Birlik ve Beraberlik Çalışması" adlı rapor, Alevi toplumunda büyük tartışmalara yol açtı. Rapor, Alevilerin tarihsel duruşunu ve güncel taleplerini göz ardı ediyor.

Saray’ın Alevi toplumunun sorunlarına çözüm getirme iddiasıyla hazırladığı bu rapor, Aleviler tarafından "asimilasyon" ve "devlet kontrolü" projesi olarak değerlendirilerek sert bir dille eleştiriliyor. Aleviler, rapordaki önerilerin, sorunlara gerçekçi çözümler sunmaktan ziyade, Alevi inancını ve kimliğini dönüştürmeyi amaçladığını ifade ediyor.

Tarihsel Arka Plan: Devlet-Alevi İlişkisinin Kısa Bir Analizi

Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana merkezi otoriteler Alevi toplumuyla, gerilimli bir ilişki içinde olmuştur. 13. Yüzyılda Babai Ayaklanması’yla başlayan süreç, 16. yüzyıldaki Çaldıran Savaşı sonrası Aleviler, Siyasal İslamcı, Selefi, Sünni-devletçi anlayışların hedefi haline gelmiş, katliamlara ve baskıya maruz kalmıştır. Cumhuriyet dönemi ise Alevi toplumu için karmaşık bir süreç olmuştur.

Cumhuriyet Dönemi'nin ilk yıllarında çıkarılan "Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması" kanunu, farklı inanç gruplarını farklı şekillerde etkiledi. Selefi-Sünni tarikatlar, varlıklarını camilerde ve diğer Sünni ibadethanelerde gizlice sürdürerek bu kanundan fazla etkilenmedi.

Ancak bu yasa, Aleviler için çok daha yıkıcı oldu. Dergahlarının ve inanç merkezlerinin kapanmasıyla, Alevi inancının merkezi olan Ocak Sistemi zayıflamaya başladı ve kurumsal yapısı zarar gördü. Bu durum, Alevi kimliğinin ve inanç aktarımının sürdürülmesini zorlaştırdı.

Devletin tek din-tek mezhep (Selefi-Sünni-Hanefi İslam) merkezli politikaları, Alevilerin inançlarını serbestçe yaşama ve kurumsallaşma çabalarının önünde sürekli bir engel olmuştur. Zorunlu din dersleriyle eğitim kurumları ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir fetva kurumu ile sadece Sünni topluma hizmet etmesi ve cemevlerine ibadethane statüsünün tanınmaması önemli ölçüde asimilasyonu hızlandırmıştır.

Raporda öne çıkan ve Alevi toplumu tarafından eleştirilen ana başlıklar şunlardır:

Alevi-Bektaşi İnanç Başkanlığı'nın Kurulması: Raporun en tartışmalı önerisi, Diyanet'e benzer bir şekilde cumhurbaşkanlığına bağlı, özerk bütçeli bir "Alevi-Bektaşi İnanç Başkanlığı" kurulmasıdır.

Aleviler, kurulması planlanan bu başkanlığı Aleviliği devlet kontrolüne alma, inanç önderlerini (Dedeler) maaşlı memur yapma ve Alevi inancının özerkliğini yok etme girişimi olarak görmektedir.

Cemevlerinin Statüsü ve İbadete Müdahale: Raporda cemevlerinin ibadethane statüsü yerine, bu yeni kurulacak başkanlığa devredilmesi ve yönetmeliklerle düzenlenmesi önerilmektedir.

Aleviler, cemevlerinin zaten birer ibadethane olduğunu ve yasal statülerinin tanınmasını talep........

© HalkTV