Kumpas heybesindeki büyük turp!
19 Mart’tan bu yana sosyal medya altın çağını yaşıyor. Analizler, öngörüler, geçmişten ders gibi paylaşımlar.
İçlerinden biri, beni de geçmişe götürdü: İdam kararından sonra Deniz Gezmiş'in kendi sesinden tepkisi. Özetle “Ölümden korkmuyoruz. Biz hayatımızı bu ülkeye adadık” diyordu.
Sonraki yıllarda idam günü tanıklıklarıyla, bu sözlerin nasıl doğrulandığını öğrendik. Üç fidan ayakları titremeden ölüme gitmişlerdi. Üstelik ahirete, şehit olacakları için ödüllendirileceklerine inanmadan.
Bunları övmekten çok anlamaya çalışarak yazıyorum. Bu “aşkınlık” nasıl bir -duygu değil de- zihnin ürünü çözmeye çalışıyorum.
O en uç yerde değil elbette, ama bugün gençler aynı dirençle meydanlarda. “Abileri” diyebileceğim Barışlar, Timur Soykan, Murat Ağırel gibi gazeteciler de geçmişin değerlerini geleceğe taşıyan isimlerle önlerinde.
Sadece son günlerde yine / yeniden yaşananlar değil, Nuray Mert’in “veda yazısı” için bütün bu girizgah!
Gençler tanımadı onu. Kumpas döneminde, Erdoğan’ın rejim değişikliği sürecinde bizler çok iyi tanıdık,
Liberal sistem, inanç özgürlüğü falan derken bir hayli sivrilmişti. Ahmet Hakan ile dozu yüksek arkadaşlığı da bir hayli dikkat çekmişti.
Sonra devir değişti. Çok ciddi sağlık sorunları nedeniyle -geçmiş olsun- ortalarda görünmedi. Derken geçenlerde Medyascope’ta bir yazısı.. Bir VEDA YAZISI yayınlandı:
“Yurt dışında yaşama özlemi duyanlara şaşarım. İmkân olduğu halde, hiç yurtdışında yaşamayı düşünmedim. Ona da pişman değilim. Sadece, kendi adıma da ülkem adına da artık korkuyorum. Kendi adıma, soluğu cezaevinde alırsam kedilerime kim bakar diye korkuyorum. 'Torun' saydığım, yeğenimin küçük kızından ayrı kalırım diye korkuyorum. Geçirdiğim ölümcül hastalığın izleri, sağlık durumum, yaşım itibarıyla tahammülüm, mecalim bitmek üzere diye korkuyorum. Ülkem adına, bir karanlık tünelde nereye gittiğimiz meçhul hale geldiği için korkuyorum. O küçük kız için korkuyorum. Gocunulacak yanı yok, insan korkan bir varlıktır.
Sonuçta bu nedenle ve başıma açılan son davada sonuç ne olursa olsun, hep bir vatandaşlık görevi olarak gördüğüm ülkeme ilişkin siyasi yorum yazısı yazmaya, görüş bildirmeye son verme kararı aldım."
İnsan korkar elbette. Ama pek çok örneğine tanık olduğumuz üzere korkmak onu yolundan alıkoymaz.
İlk kez burada açıklayacağım: FETÖ ve tabii Erdoğan yüzünden önce Kanal D Haber’in başından, sonra da CNN Türk’ten kovuldum. Başta Taraf Gazetesi olmak üzere Cemaat yayınlarında ahlaksızca linç edildim.
15 Temmuz sonrası, herkesin birdenbire FETÖ düşmanı kesildiği bir süreçte ise bambaşka bir sayfa açıldı önümde.
Nerede okudum, tam olarak ne okudum, hatırlamıyorum.
Ama haber -ya da yazının- kahramanı Nesibe idi. Hani şu kumpasın baş aktörü Mehmet Baransu’nun eşi. Ayrıntısını boş verin, hem o yazıdan hem de sonrasında NESİBE’nin başına gelenleri öğrendim. Yoksul,........
© HalkTV
