Bir temkinliyiz ki o kadar olur!
Kimi temkinli iyimser.. Kimi temkinli destekçi.. Öcalan’ın beklenen çağrısı sonrasında hemen herkes şöyle bir durdu. Uygun tavır ve kelimeyi işaretleyip “açıklayamamayı” yaptı.
Bizlere de satır aralarını, suskunlukların arka planını okumak kaldı:
* En sert tepki, genel başkanları Cumhurbaşkanı‘na hakaret iddiasıyla bir aydan fazla tutuklu olan Zafer Partisi’nden geldi. “İkinci İhanet Süreci” diye adlandırdıkları gelişme için “son nefesimize kadar mücadele edeceğiz” dendi.
* Bir uçtan öteki uca gidelim: TKP “Çatışmaların sona ermesine yönelik çağrılara olumlu bir anlam yüklediklerini, ancak asıl üzerinde durulması gereken, işlemekte olan sürecin hedefleri, zemini ve araçları olduğu” mesajı verildi.
* Neydi peki o hedef ve araçlar? Yanıt ve günün sürprizi Sırrı Süreyya Önder’den geldi. Önder, yazılı metinde yer almayan, ancak Öcalan’ın heyet İmralı’dan ayrılmadan önce sözlü olarak ilettiği koşulu okudu: “Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir."
* İktidar cephesi “pazarlık yok, şart yok” desin nafile! Zaten azıcık akıl bile bilir ki PKK’nın kendisini feshetmesi sürecinde demokratik siyaset ve hukuki boyut dışlanırsa Birinci Çözüm Süreci’nde yaşananlar tekrarlanır.
* Peki Önder’in sürprizi gerçekten de sürpriz miydi? t24 portalının Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’ya göre “hayır”: “Durumu DEM Parti’den üst düzey bir yetkiliye sordum. Şu yanıtı aldım: Karşılıklı mutabakata çok önem veriyoruz. Birbirimize gol atmak gibi bir tutumumuz yok. Dolayısıyla not konusunda da bir mutabakat vardı.”
* Saray’ın ak sakallısı Binali Yıldırım aslında o mutabakatı çağrı öncesinde ifşa etmişti. Yıldırım’a göre vatandaşlık (yani Türklük) tanımı gözden........
© HalkTV
