menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Arayış

14 0
01.11.2025

Rahmân’ın adıyla.

“Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden asla kabul edilmeyecektir. Âhirette o kaybedenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

Aramak… Bilinçli olsun ya da olmasın, her canlının ortak eylemi. İnsan dışındaki canlılar, yeme, içme, barınma ve üreme gibi doğal sistemleri için vazgeçilmez olanın arayışına girerler; haliyle bunlarda herhangi bir amaçlılık ve anlam aramayız. Arayışında bir anlam, amaç ve farkındalık aradığımız ve beklentide bulunduğumuz yeryüzündeki yegâne canlı insandır. Gerek zihinsel gerekse fiziksel yaşamında hep bir arayış içinde olan insan, bu eylemini verdiği reflekse ve aldığı aksiyona göre kıymetlendirir. İnsanlığın eskimeyen değerlerinin öz kaynağı; selamet, teslimiyet, silm, barış, esenlik gibi her biri ayrı bir arayış gerektiren, fakat tek çatı altında toplanıp insana armağan edilen ve arayışında varması murad edilen tek değerin adı İSLAM’dır.

Aktarılan tarihte arayışta olanlar bizlere, neyi, ne için, nasıl arayacağımız noktasında ışık tutar. Arayış ve sorgulama dendiğinde ilk akla gelen, henüz delikanlılık çağında olan fakat Muhakeme yeteneği oldukça gelişmiş bir gençtir "kelli felli" tabir edilebilecek kavminin adamlarına... Tebliğ usulünde görüyoruz bu arayışın sebep olduğu endişesini. Şahsen böyle bir tecrübe yaşadı mı bilinmez; ama son derece içten, samimi ve tahkikî bir imanla şu hakikati haykırmıştı putperest kavmine: “Ben batanları sevmem.” (En’âm, 76–79) demişti İbrahim; çünkü batan her şey bâtıldır ve bâtıl zâil olmaya mahkûmdur.

Aynı ruhsal sancının başka bir versiyonu ile Hz. Musa da düşmüştür arayışa. Bu sefer aranan şey ilim ve hikmettir. Meşakkatli bir yolculuğun ardından sâlih bir dost ile kesişir yolları. Bir insanın ilminin sınırlı olduğunu öğrenir bu yolculukta. Çünkü her bilenin üstünde başka bir bilen vardır. (Yûsuf, 76)

Tevhidî bir aidiyet arayan bir başkası da Selmân-ı Fârisî’dir. Pers İmparatorluğu’nun şirkinden kaçmış, bedenen köle olma riskini göze alarak düşmüştür çöle. Çünkü gerçek tutsaklığın akıl mahkûmiyeti olduğunun künhüne varmıştır. Terk ettiklerine misliyle karşılık bulmuş ve İslam’ın oğlu Selman olarak kavuşmuştur aradığına.

Çağdaşlarından Ebû Zer de arayıştadır. Haram aylarda bile haramilikten çekinmeyen Gıfâr kabilesinin eşkıyalığıyla ünlenmiş lideridir. Çöl gecelerinin ayazı, onun tevhid arayışında etken olmuş; ardından donmuş ruhuna ılık ılık akan bir haber almıştır Mekke’den. Aldığı habere sadakatini Rebeze’de, vefatına kadar tek başına kalma pahasına ispatlamıştır.

Başka bir yerde, başka bir zamanda ve başka bir coğrafyada da birileri bir arayıştaydı. Bu sefer nida, sömürgenin kalbi Amerika’nın bağrından kopar; ten renginin aksine bembeyaz bir zihne ve imana sahip olmak için hakikati bulma yolunda, yeşil faşizme karşı kalbi bir süzgeçten geçerek........

© Haksöz