“Bi̇z ve onlar”
Rahman’ın adıyla.
“Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak inin. Yeryüzünde size belli bir süreye kadar yerleşme ve yararlanma imkânı vardır.” dedi. (A’râf: 24)
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar. O hâlde şeytanı veli edinenlerle savaşın. Kuşkusuz, şeytanın hilesi/düzeni zayıftır.” (Nisâ: 76)
Hz. Âdem ve eşinin Has Bahçe’den çetrefilli hayata gönderildiği günden bu yana, insanoğlu en temelde iki karşıt, zıt taraf hâlinde yaşayarak var ola gelmiştir. Şeytan ve taraftarları; iyi, doğru ve güzel olan değerlere ve o değerleri savunan Hakk’ın taraftarlarına düşmanlık odaklı bir hayat sergilerken, Allah’ın taraftarları fî sebîlillâh merkezli bir hayatı tercih etmişlerdir.
İşin aslı, bizler kendisini ötekimiz olarak konumlandıranlara gül dağıtmaya kalksak da madalyonun öbür yüzü bunun sadece bir ütopya olduğunu gösteriyor. Cemil Meriç’in, “Olimpos Dağı’nın çocukları, Hira Dağı'nın evlatlarını asla kabullenmeyecektir.” ve "Kıyasıya bir savaştı bu: Haçla hilalin, batıyla doğunun, imanla inkârın savaşı…” dizelerinde ifade ettiği gibi.
Adalet ve merhametin temsilcisi olmakla mükellef Müslümanlar elbette bu ilkeleri yeryüzüne yaymak noktasında cihad etmelidirler, etmesine...
Fakat şu gerçeği de göz ardı etmemek zorundadırlar: Bu durum bir ötekileştirme hâli değil, aksine bir tercihtir. Bu tercih de bir sebep değil, bir sonuçtur. Eğer şeytan isyanı tercih etmeseydi; ısrarla günahına sarılmasaydı, kibriyle beraber doğru yola oturup o yola revan olanlara çelme takmayı kendisine hedef edinmeseydi ve maalesef çoğunluğu da taraftar olarak yoldan kaydıramasaydı, Allahu a‘lem, başka bir dünyaya açabilirdik gözlerimizi.
Kur’an-ı Kerim’den el yordamıyla bir liste çıkarsak karşımıza şöyle bir tablo gelir: İnsanın öz değerlerine aykırı hangi özellikler varsa—zalim, fâsık, mütekebbir, yalancı, korkak, dünyaperest, çıkarcı vs.—bu özelliklere sahip bir taife hep var olmuştur, vardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edecektir. Elbette bazı zamanlar azınlığa düşerler, bazı zamanlar sıçrama yaparlar ama değişmeyen tek gerçek, varlıklarını hep sürdürdükleridir.
Eğer böyle bir gerçeğe gözlerimizi kapatır, hayalci bir bakış açısıyla romantizm rüzgârında savrulmaya devam edersek, bâtılın taraftarları dün yaptıkları gibi bugün de bunu istismar etmeye devam ederler. Herkesin malumudur ki........
© Haksöz
