PKK silah bırakır mı?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim'de Meclis’te DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması ve yaklaşık iki hafta sonra partisinin grup toplantısında Abdullah Öcalan’a seslenerek örgütünü tasfiye etme çağrısında bulunmasıyla başlayan süreç; 26 Şubat’ta Öcalan’ın PKK’ye silah bırakarak kendini feshetme çağrısı yapması ve üç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DEM Parti heyetiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya gelmesiyle devam etmiştir. Tüm bu gelişmeler, PKK’nin silah bırakması yönünde atılan adımların belirli bir program çerçevesinde ve istikrarlı bir şekilde ilerlediğini göstermektedir. Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye’yle ilgili süreç planladığımız şekilde yürümekte, herhangi bir sıkıntı söz konusu değil” şeklindeki ifadesi sürecin güvenli bir rotada ilerlediğini teyit etmektedir.
Önceki çözüm süreçlerinin başarısızlıkla sonuçlanmış olması, bu yeni sürece karşı da doğal olarak bir şüphe ve temkinli yaklaşımı beraberinde getirmiştir. Bu tutum, yaşanan tecrübeler göz önünde bulundurulduğunda anlaşılır bir durumdur. Nitekim girilen bu yol, birçok risk ve belirsizlik barındırmaktadır. Örneğin, PKK’nin 23 Ekim’de Ankara’da gerçekleştirdiği TUSAŞ saldırısı, sürecin ne denli hassas ve kırılgan olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Ancak, tüm bu zorluklara rağmen, mevcut sürecin hem koşullar hem de yürütülme biçimi açısından önceki çözüm girişimlerinden belirgin biçimde farklılık gösterdiğini görmek gerekiyor. Şöyle ki:
Birincisi, Önceki çözüm sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasının en önemli nedenlerinden biri, PKK’nin kendi ifadesiyle Suriye’de “Rojava” olarak adlandırılan bölgede elde ettiğini düşündüğü kazanımlardı. Bu süreçte tüm hesaplar, Suriye’nin parçalanacağı varsayımı üzerine kuruluydu. Bu dönemde, PKK’nin silah bırakmasından rahatsızlık duyan bazı çevreler ise, "Tarihin Kürtlere yüz yıl sonra yeniden büyük bir fırsat sunduğu, bu fırsatın bir kez daha kaçırılması halinde Kürtlerin bir daha bellerini doğrultamayacağı bir baskı ve kuşatılmışlığa maruz kalacağı” yönünde telkinlerde bulunarak, örgüt içinde "silahların neyin karşılığında bırakıldığına" dair soru işaretleri oluşturmaya çalıştılar. Ancak Suriye’de gerçekleşen mucizevi devrim, Suriye’nin parçalanması senaryoları üzerinden yürütülen bütün hesapları altüst etti.
Suriye’deki makul çoğunluğu temsil eden Suriye’nin gerçek evlatlarının........
© Haksöz
