menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürt meselesi: Kardeşliğin önündeki prangalar

5 24
20.08.2025

Türkiye’nin en sancılı gündemlerinden biri olan Kürt meselesi, uzun yıllar boyunca kimi zaman şiddetle bastırılmaya, kimi zaman siyasi manevralarla ertelenmeye, kimi zaman da sınırlı açılımlarla çözülmeye çalışıldı. Ancak bugün yeniden masaya gelen çözüm arayışları, artık sadece Türkiye’nin iç siyasetine dair bir mesele olmaktan çıkarak; Kobani’den Gazze’ye uzanan geniş bir coğrafyanın kaderiyle doğrudan bağlantılı hale gelmiştir. Dolayısıyla bu mesele artık bölgesel dengelerden ve küresel hesaplardan bağımsız şekilde ele alınamaz.

Türkiye’de Kürt meselesine dair çözüm arayışları gündemdeyken, gözlerin çevrildiği en kritik yer, hiç kuşkusuz Suriye sahasıdır. Çünkü Suriye’de yaşanacak her gelişme, artık Türkiye’deki dengeleri doğrudan etkileme potansiyeli taşımaktadır. 2014’teki Kobani olayları bunun en çarpıcı örneğidir: Suriye’deki bir gerilim, birkaç gün içinde Türkiye’deki barış sürecini altüst etmiş; Çözüm Süreci’nin umut vadeden iklimi, Suriye’deki gelişmeler dolayısıyla akim kalmış; ardından başlayan hendek olayları ise sorunu bambaşka bir zeminine sürüklemiştir.

Meselenin çözümü ve kalıcı bir barışın tesisi yönünde çaba gösteren aktörlerin, Kobani ve Hendek tecrübelerinden ders çıkarmadıklarını düşünmek safdillik olur. Ne var ki şu kritik soru hâlâ yanıtsızdır: Cesaretle ve iyi niyetle atılan adımların, Suriye merkezli türbülansların yıkıcı etkilerinden nasıl korunacaktır?

Burada altı çizilmesi gereken temel gerçek şudur: PKK, sahip olduğu seküler ve ümmet karşıtı ideolojik kodlar sebebiyle, silah bıraksa dahi gerçek bir barış ve kardeşlik zeminine katkı sunma anlayışından uzaktır. Örgütün sahip olduğu bu ideolojik sabiteler; Türkiye’de AK Parti ile, Suriye’de ise Ahmet el-Şara liderliğindeki Suriye hükümetiyle iyi niyete dayalı ve kalıcı bir işbirliğine yanaşmasına engel teşkil etmektedir.

Suriye devriminden bu yana PYD’nin söz ve eylemlerinde ortaya çıkan çelişki ve tutarsızlıklar, farklı boyutlarda sağlanan temas ve muhataplıklardaki çelişki ve çarpıklıklar; sözünü ettiğimiz bu ideolojik kodların yarattığı “ortak payda” eksikliğinin somut yansımalarıdır. Özetle, aktörlerin niyetinden bağımsız olarak süreç, ideolojik sabiteler ve yapısal çelişkiler nedeniyle sekteye uğrama potansiyelini bizatihi içinde barındırmaktadır.

AK Parti iktidarının son yirmi yılda vesayet rejimlerini aşma ve Türkiye’deki ideolojik kalıpları kırma yönündeki çabaları, bu kesimlerden ilgi veya destek görmek bir yana; “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganında somutlaşan sığlık, düşmanlık ve nefretle karşılanmıştır. Bu tavır, doğrudan PKK/HDP hattının ideolojik kodlarıyla ilgilidir. HDP’nin, AK Parti karşıtlığı ekseninde seküler-Kemalist bloklarla kolayca ittifak kurabilmesi de aynı şekilde aradaki ideolojik hısımlığın ‘kolaylaştırıcı’ bir faktöre dönüşmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de Solcular, Aleviler, Kemalistler ve hatta Ulusalcılarla........

© Haksöz