menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yabancılaşmaya karşı yalınkılıç bir mütefekkir: Mehmet D. Doğan

19 13
monday

Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden 100 sene geçti. Bir asırlık devlet bir asrı aşan problemlerini hala aşabilmiş değil. Aşabilmek bir yana bazı sorunların katmerlenerek büyüdüğünü söylemekte ne yazık ki mümkün. Türkiye’nin kurucu ideolojisi olan Kemalizm ve onun siyasi partisi olan CHP uzun yıllardır iktidarda olamasa dahi altı oku ile devletin üzerindeki sahiplik mührünü koruyor.

Devlet ile toplum ilişkilerini kendi düşünce pratiği etrafında inşa eden Kemalizm’in ortaya çıkış mantığı ve icraatları üzerine akıl yürütmek Türkiye’nin problemleri anlamanın da ilk evresini oluşturuyor. Ancak bu konu üzerinde düşünmek devletin oluşturduğu atmosfer sebebiyle gerçek anlamda mümkün değil. Türkiye’de birçok mesele her bir zerresine kadar gereksiz denebilecek bir detaycılıkla tartışılırken Kemalizm’i konuşmak ise hala oldukça zor. Kemalizm’i Kemalistlerin izin verdiği kadar tartışabiliyoruz…

100 yıllık bir devletin sorunlarının olmaması düşünülemez. Her organizma doğma ve gelişme evrelerinde problemler yaşamaya başlayacaktır. Esas problem var olan sorunların üzerine düşünmeyi imkânsız hale getirecek bir baskı atmosferinin inşa edilmiş olmasıdır. Türkiye’yi kuran aklın pozitivist teamülleri kabul etmiş olması Türkiye’nin bugün yaşadığı açmazların birçoğunun temelini teşkil etmektedir. O halde kendisini içinde yaşadığı toplumun meseleleriyle alakalı olarak gören herkesin öncelikle Kemalizm’i rahatlıkla eleştiriye tabi tutabilecek bir Türkiye gerçekliğini talep etmesi gerekiyor. Aksi halde kanserli hücrelerin vücuda yayılarak organizmayı ele geçirmesi kaçınılmazdır.

Herkesin çekindiği, linç edilme kaygısıyla geri durduğu bir tartışmayı yürütmek şüphesiz ki yürek isteyen bir iştir. Yürekli insanlar deniz feneri misali karanlıkta bir alamet-i farika olarak oradan oraya sürüklenen insanlara yol gösterirler. Geçtiğimiz günlerde ahirete yolcu ettiğimiz D. Mehmet Doğan, Batılılaşma İhaneti isimli eseriyle herkesin susturulmaya çalıştığı bir meselede konuşmayı tercih etti. O kadar sarih ve beliğ bir şekilde konuştu ki on binlerce baskı yapan bu eser sorduğu sorulara muarızları tarafından hala cevap verilemeyen bir hüviyete sahiptir.

Yabancılaşma ihanetinin zemini olarak Batılılaşma

Mehmet Doğan, Batılılaşmayı Cumhuriyet ile birlikte başlayan bir olgu olarak ele almayıp Tanzimat Fermanı’yla başlatmış ve daha kapsamlı bir çerçeveye oturtmuştur. Türkiye’de Batılılaşma sömürgecilik faaliyetlerinin uzantısı olarak iş görmüştür. Emperyalist devletler sömürgeciliği işgal ile sınırlandırmadan “kendi haline terk ettikleri” ülkelerde yabancılaştırılmış batı yanlısı bir yönetici sınıfı bırakacaklardır.

Bu bağlamda Batıcılık Türkiye’de ve İslam coğrafyasında yönetici elitlerin temel ideolojisi olarak tebarüz eder. Bunların kendilerini Arap, Türk, Kürt milliyetçisi olarak tanımlamaları Batıcı oldukları gerçeğine engel değil hatta milliyetçi, ulusçu hareketlerin mahiyetine dair de oldukça önemli bir noktaya işaret etmektedir. Batıcılık bir düşünme biçimi olarak Batı dışı dünyaya zorla giydirilen bir deli gömleğidir. Bu gömleği giymek istemeyenler ya zindan ya ölüm tercihleri arasında kalmaktadır. Garplılaşma, medenileşme, çağdaşlaşma ne denirse denilsin Batıcılık yukarıdan inme, dayatmacı uygulamalarıyla bir kimlik sorununa sebep olmaktadır. Bu sebeple Batılılaşmanın zemin oluşturduğu en büyük problem bulanık, huzursuz, tekinsiz özetle yabancılaşmış kimliklerin ortaya çıkmasıdır.

Rahmetli Mehmet Doğan bu sebeple kitabının adını Türkiye toplumuna yapılan bir ihanetin portresini çıkarmak adına Batılılaşma İhaneti şeklinde tercih etmiştir. Batılılaşmak için ortaya konulan onca çaba, harcanan paralar, yıllar yılı dayatmayla kabullenilmesi beklenilen zorbalıklar büyük bir ihanetten başka bir şey değildir.

İlk baskısı Türkiye gerçekliğinde oldukça erken sayılabilecek olan 1975 tarihinde yapılan Batılılaşma İhaneti’nin bugün çok daha önemli bir yerde durduğunu söylemek mümkün. Zira bugün artık bahsedilen kimlik problemleri son yıllarda içinden çıkılamaz bir hal aldı. Türkiye toplumun geniş kesimlerini oluşturan muhafazakâr, dindar ve İslamcı kesimleri saran korku hali Türkiye Batılılaşmasının ideolojik pratiği olarak Kemalizm’e kaybedilen nesiller gerçeğinden güç alıyor. Batılılaşma İhaneti ise........

© Haksöz