Kendi şahsi subjektif "En iyi 10" listem
Profesyonel sebeplerden dolayı her hafta yazmak için yeni bir yer denemeye çalışıyorum. Bazen bir kerede mekanın ruhunu çözmek mümkün oluyor, bazense birkaç ziyaret birden gerekiyor. İstanbul’da vaktim sınırlı olduğu için de yazmak için yemek dışında sevdiğim yerlere gitmeye pek fırsatım olmuyor. Bazen bir öğle yemeğini ya da yemek turunun son gününü yazmak için değil de keyif için gideceğim yerlere ayırıyorum. Ne düşünürsem yazıyorum.
Ama sık sık “Nereye gidelim?” soruları geliyor. Gazeteci büyüğümüz Yalçın Bayer kendi köşesinde yazdığı bir konu sohbet sırasında açıldığında ve insanlar şaşırdıklarında “Okumuyorsunuz ki!” diye tepki gösterir. Onu çok iyi anlıyorum.
Mekan yazma işine birkaç sene önce Ağustos ayında kaybettiğimiz Güngör Uras’ın anısına başlamıştım. Yaptığı bütün işlerin yanında, mekan yazma işini de en iyi yapan oydu. Bir anlamda ona saygı bu yazıların hepsi. Ölüm yıldönümü yaklaşırken hem toplu bir değerlendirme hem de sık sık gelen sorulara karşılık vermek istiyorum. İlk kez bir liste yapıyorum, Nick Hornby’nin aksine bir liste insanı olmama rağmen.
Soruyu nasıl kuracağımı bilemedim ama aşağı yukarı şöyle bir şey olsa gerek: Kendi keyfim için gideceğim lokantalar hangileri? Ama öyle bir kere değil, tekrar tekrar gideceğim. Ya da bir başka deyişle en favori 10 lokantam. En iyi değil, dikkat edin. Tamamen şahsi, sübjektif bir değerlendirme bu. Veya soruyu iyice değiştirirsem: İstanbul’da sadece bu lokantalar olsa bana yeter diyeceğim yerler.
1. Seraf Vadi: Mahmutbey’deki ilk Seraf’ı yazmıştım ve çok etkilenmiştim. En etkilendiğim kısmı etkilemek için hiç çaba göstermemesiydi. Bir süre sonra Vadi İstanbul’da ikinci bir mekan açıldı. Burası bir şube değil, Seraf’ın daha şık, daha iddialı ikinci bir lokantası. Beyaz masa örtüleri, sanat eserleri, Flos aydınlatmalar… Mutfak yine kusursuz. En iyi yaptığı şeyler en basit gibi görünenler. Daha iyi bir imam bayıldı yemedim mesela. Lahmacun, içli köfte artık klasikleri olmuş durumda. Bazen geleneksel olmayan, mantarlı içli köfteyi daha çok beğeniyorum. Vadi İstanbul normalde gideceğim bir yer değil, sadece Seraf için gidiyorum. Geçen yaz Maça Kızı’nda tanıştığım bir Microsoft yöneticisine de İstanbul’daki tek akşamlarında ne olursa olsun Vadi İstanbul’a gitmeyi göze alarak Seraf’a gitmelerini önerdim; kendinden geçtiler. Gidip de etkilenmeyen görmedim şu ana kadar. Tek eleştirileri, benim de Seraf Vadi’ye yönelik eleştirimle aynıydı: “Çok yedik…”
2. Karaköy Lokantası: Bir tür © Habertürk
