Fransa ve İngiltere'nin riskli Filistin kararı
Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı bu sene her zamankinden daha önemli gözüyor. Çok uzun zamandır Genel Kurul toplantıları birçok devlet başkanının dünya barışını garantilemek için kurulan organizasyonu kürsüden eleştirmesiyle geçiyordu. Diplomatlar bir ay boyunca perde arkasından çalışsa da devlet başkanları ya da başbakanlar çoğunlukla içi boş mesajlarını boş salona veriyordu.
Bu sene farklı. Zira üç G7 ülkesi Genel Kurul sırasında veya öncesinde Filistin’i devlet olarak tanıyacaklarını açıkladı. Halihazırda Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkenin 147’i Filistin’i devlet olarak tanıyor. Ama Fransa, İngiltere ve Kanada’nın tanımasının sembolik önemi var.
İlk adım Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan geldi. Hamas’ın Ekim 2023’teki saldırılarından sonra İsrail’e tam destek olmaktan bahsediyordu Macron. Ancak bu sene Mısır’a yaptığı ziyaretten sonra fikri değişmeye başladı ve Filistin’i devlet olarak tanıma ihtimalini dile getirdi. Nihayet 24 Temmuz’da Fransa’nın resmen Filistin’i Birleşmiş Milletler toplantısından hemen önce tanıyacağını açıkladı.
ABD’YE DUYULAN KUŞKU
Fransa sadece dünyanın yedinci büyük ekonomisi değil. Kültürel ve siyasi olarak tarihten gelen etkinliğini hala sürdürebilen bir ülke. Söz gelimi Bulgaristan ya da Polonya’da aşırı sağ partilerin seçilmesi pek kimsenin umurunda olmuyor, ancak böylesi bir ihtimal Fransa’da söz konusu olduğunda küresel bir tedirginlik yaşanıyor. Fransa’dan esen rüzgarların başka ülkeleri daha kolay etkileyeceği varsayılıyor.
Nitekim Macron’un açılamasından beş gün sonra İngiltere Başbakanı Keir Starmer da bazı şartlar öne sürerek Filistin’i devlet olarak tanıyacaklarını açıkladı. Şartlardan biri ateşkesin sağlanması ancak İsrail savaşı durdurmaya niyetli gözükmüyor. Bu durumda Starmer da verdiği sözü tutmak zorunda kalacak.
Starmer özellikle Filistin konusunda sola yatkın kendi İşçi Partisi tabanını bir türlü memnun edemiyordu. Bu........
© Habertürk
