menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Amerikalı diplomatın gözüyle Türkiye

66 0
10.03.2025

Türkiye’nin çok yakından tanıdığı iki ismi Amerikalı diplomatın anılarını okurken hemen tanıdım. Gana, Yunanistan gibi ülkelerden sonra Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği’nde Kültür Ataşesi olarak görev yapan Todd Pierce’in “Attaché Case: Backstage at the Embassy” kitabını yer yer yüksek sesle gülerek okudum. (Şeffaflık için not: Ankara’da görev yaptığı sırada Pierce’i tanıdım ama profesyonel olarak yollarımız kesişmedi.)

Kitapta Ayşe Arman ve İlber Ortaylı’nın adı geçmiyor. Ama belli ki belleğinde yer bırakmış ki Türkiye yıllarını anlatırken uzun bir kısmı bu ikiliye ayırıyor, bu ikili de adları geçmemesine rağmen hemen kendilerini hal ve tavırlarıyla belli ediyor.

ORTAYLI’NIN ATAERKİL EZBERİ

Ortaylı kitapta Topkapı Sarayı’nın müdürü olarak karşımıza çıkıyor. Amerikan hükümetinin kültür işlerine ayırdığı bütçeden faydalanan Amerikalı bir sanatçının bir sürede Türkiye’de çalışması için onunla heyet olarak buluşuyorlar. Ortaylı böylesi bir konuda neden dokuz kişilik bir Dışişleri heyetiyle buluştuğunu anlayamıyor.

Kalabalık biraz da Amerikan sisteminin işleyişinden. Ankara’daki yetkilere İstanbul’daki konsoloslukta çalışanlar ekleniyor, dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın ekibinden dört kişi de programın fikir sahipleri olarak D.C.’den geliyor. Pierce haricinde ekibin tamamı kadınlardan oluşuyor. Dışişleri hiyerarşisinde herkesin yeri belli ve aralarında bakan yardımcısının bir alt kademesinde görev yapan bir yetkili de var. Nitekim birkaç hoş-beşten sonra sözü o alıyor. Ancak bir süre sonra Ortaylı uzayan konuşmayı keserek “Arkadaşlar sizi bahçeye alsın,” diyor. “Yanınızdaki beyefendinin bana bazı soruları var sanırım, biz onunla konuşalım.” Amerikalı heyet buz kesiyor, ama bu davranışı Osmanlı Sarayı’nın müdürünün ataerkil ezberlerine bağlıyorlar. Koca heyetteki tek erkeği yetkili sanmasına.

Ama bir ihtimal daha var. Ortaylı’yı tanıdığım için mavi gözlü, Stanford mezunu, yakışıklı, Katolik ve gay diplomat Todd Pierce’le neden baş başa görüşmek istediğini de anlayabiliyorum.

AYŞE ARMAN’IN WOODY ALLEN KRİZİ

Ayşe Arman kitapta Ronan Farrow ile söyleşi yapan bir gazeteci olarak geçiyor. Henüz Harvey Weinstein’in pisliklerini ortaya çıkaran bir soruşturmacı gazeteci olmadan önce Farrow diplomat olarak Clinton ekibinde görev yapıyordu. Bakanlık onu çeşitli ülkelere yolluyor, akıcı konuşması ve olayları anlaşılabilir anlatmasından, biraz da genetik çekiciliğinden faydalanarak Amerikan devletinin mesajlarını ona aktarıyordu.

Annesi Mia Farrow’un “Rosemary’s Baby” filminde meşhur ettiği—Vidal Sassoon kesimi—saç modeliyle otel lobisinde beliren Farrow’un Türkiye ziyaretinin nedeni girişimcilik konusunda konuşmak. Görüşlerini Türk kamuoyuna vermesi için bazı söyleşiler organize edilmesi işi Pierce’e düşüyor. Kendi tercihi olmasa da o zamanlar etkili olan Hürriyet gazetesinin baş mülakatçısı Ayşe Arman seçiliyor; Pierce’in içine hemen kuşku düşüyor.

Ronan Farrow o ana kadar babası hakkında konuşmak istemeyen, hatta babasının ona verdiği addan vazgeçen, Woody Allen’ın oğlu olarak anılmak istemeyen biri. Ama Pierce söyleşi başlarken tüm uyarılara rağmen Arman’ın bu konuyu açacağından şüpheleniyor. Doğrusu ben de aynısını yapardım ve Farrow ile “genç girişimcilik” yerine anne-babasını konuşmayı tercih ederdim.

Pierce söyleşi öncesi annesi ve anneannesine duyduğu hayranlıktan bahsederek Farrow’u yumuşatıyor. Ardından........

© Habertürk