menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Balıkçı Ali Oskaner Thomas'ın filmlere konu olacak hikayesi

68 0
26.01.2025

Bu yazının başına herhalde en az beş kez oturmuşumdur.

Önce haftalarca düşündüm.

Sonra eski fotoğrafları ve belgeleri karıştırdım.

Doğru zamanı bekledim.

Gündem çok yoğun olursa arada kaynar dedim, kıyamadım.

Öcalan’dı, CHP’ydi, Suriye’ydi…

Baktım sonu yok.

Geçen pazartesi ‘artık zamanı’ dedim ve yazdım.

Sonra Trump’ın bomba konuşmasına maruz kalınca araya ABD girdi.

Bir gün daha bekleteyim dedim.

Üzerine Bolu’daki facia geldi.

Uzun zamandır yayınlamaya kıyamadığım hikaye yine bir köşede kaldı.

O nedenle bugün yazıma kelime dünyamda neredeyse hiç olmayan bir kavramla başlamak zorundayım…

Kısmetsiz…

Böyle afaki ve kaderci ifadelerden pek hazzetmem ama size bahsedeceğim insanı her açıdan tarif eden kelime bu…

Aşağıda inanılmaz bir hikaye okuyacaksınız.

Filmlere hatta dizilere konu olacak, bence olması gereken bir hikaye…

“Los Angeles’taydım”…

Hadi başlayalım…

Geçen mayısta İstinye’ye taşındıktan kısa bir süre sonra gitmeye başladığım süpermarkette görüp selamlaştığım çalışanlardan biriydi.

Balık reyonunda büyük bir titizlikle işini yapar, hatır sorar ama asla fazla konuşmaz…

Gide gele sohbet etmeye başladık.

Programlarımı izliyor, epey eskilere referans veriyor, siyasetle ilgili ilginç değerlendirmeler yapıyor…

Balıkçı Ali Bey’i böyle tanıdım. Henüz sadece ilk ismini biliyorum.

Temmuz sonlarına doğru ortadan kayboldu. Galiba bir ay ya da belki daha fazla görünmedi. Belki de yazın seyahat temposunda denk gelmedim, bilmiyorum…

Sonuçta uzun bir aradan sonra markete balık almak için uğradığımda oradaydı ve her zamanki ciddiyetiyle önündeki levreği doğruyordu.

“Epeydir yoktunuz” dedim.

“Evet” dedi mahçup bir sesle, “Los Angeles’taydım.”

Türkiye’nin durumu malum. Yurt dışına adım atmak üst orta sınıfları bile zorlar oldu, hele ABD’ye gitmek? Bir süpermarkette balık doğrayan çalışan için oldukça şaşırtıcı geldi duyduğumda.

Sonra önyargılı davrandığım için kendime kızdım ama hikayesine duyduğum merakı durduramadan sordum: “Tatile mi gittiniz?”

“Öyle de denebilir” dedi Ali Bey, “üvey kardeşlerimle tanışmaya gittim”

Ve o inanılmaz hikayenin kapısı benim için bu sihirli cümle ile açıldı…

Size bugün Ali Oskaner Thomas’ı anlatacağım…

Uzun yıllardır balıkçılarda tezgahtarlık yapan Ali Oskaner Thomas’ın üç kuşaklık aile fotoğrafını paylaşacağım.

Anneanne genç cumhuriyetin Sorbonne’lu ilk kadın doktorlarından

Anneanne Suat Oskaner.

1896’da İzmir’de meşhur Katipzade ailesine doğuyor. Ali Bey’in anlatımına göre Suat hanım’ın baba tarafı Kadı Mahmud’a dayanıyor. (Bahsettiği Aziz Mahmud Hüdayi olabilir-na)

Aile öyle ileri görüşlü ve açık fikirli ki kızları Avrupa’ya üniversite eğitimine gitmek istediğinde tereddüt dahi etmiyorlar.

Tıp okumak için Sorbonne’un yolunu tutuyor Suat Hanım. Takvim henüz 1900’lerin başları…

1910’lar…

Osmanlı İmparatorluğu mensubu bir genç kız Paris’te tıp okumaya gidiyor. Bu Batı’da dahi hayal etmesi çok zor bir şey.

Suat Oskaner tıp okumakla yetinmiyor, Sorbonne’u bitirip jinekoloji üzerine ihtisas yapmak için Cenevre’ye gidiyor.

Atatürk’ün bursuyla Paris’e gelen Burhan Toprak ile aşk

Bu arada Atatürk’ün Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek ve Cemil Sena ile birlikte yurt dışında okuması için gönderdiği gençlerden olan meşhur sanat tarihi profesörü Burhan Ümid Toprak ile tanışıyor. Toprak Sorbonne’da felsefe........

© Habertürk


Get it on Google Play