menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siz, aşağıda imzası olanlar!

119 1
06.08.2025

Haberi “Serbestiyet”te gördüm. Geçen ekim ayında, Meclis açılışı sırasında Devlet Bahçeli’nin DEM sıralarına gidip orada bulunanların elini sıkarak başlattığı, ardından Öcalan’ı Meclis’te gelerek örgütünü fesih ettiğini açıklamaya davet eden, zaman geçtikçe yavaş yavaş ete kemiğe bürünen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destek vermesiyle bir “devlet politikasına” dönüşen, arkasından PKK’nın kendini feshetmesi, silahların yakılması ve nihayetinde Meclis’teki bütün partilerin (İyi Parti hariç) katılmasıyla bir komisyon kurulması aşamasına gelen, kimisinin “yeni çözüm süreci”, birilerinin “Terörsüz Türkiye”, kimisinin “Demokratik dönüşüm hamlesi” adını verdiği süreçle ilgili, akademisyen Özgür Emrah Gürel'in şahane kavramsallaştırmasıyla, "Sırtını Kemalizm'e yaslamış Türk solcuları", "TKP kisvesi" altında bir imza kampanyası başlatmış; kampanyaya da birçok sol, sosyalist, Kemalist aydın, tekaüt paşa, iktisatçı, gazeteci, akademisyen ve aktivist katılmış. Kendilerini “Biz aşağıda imzası olanlar” olarak tanıtan bu "sosyalist görünümlü Kemalist zevat" bildirisinde, “Barış ve kardeşlik istiyoruz, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Lozan Anlaşması’nın sorgulanmasını; mevcut sınırlarımızın tartışılmasını; yeni-Osmanlı hayallerini, Türkiye İmparatorluğu gibi gayrimeşru adlandırmaları, ümmetçiliği, etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı siyasal yapı ve kurumları istemiyoruz,” diyor.

Bu durumda onlara göre PKK’nın silah bırakarak demokratik nizama katılmasını isteyenler barış istemiyor. Bu süreci başlatanlar, barış bahanesiyle PKK’ya silah bıraktırarak Lozan’ı sorgulayacak, mevcut sınırlarımıza halel getirecek, Türkiye Cumhuriyeti’ni Yeni Osmanlıcı bir hüviyete büründürecek, Türkiye İmparatorluğunu kuracak, “Cumhurbaşkanı yardımcılarından birisi Kürt birisi de Alevi olsun” dedikleri için de “etnik ve mezhep kimliklerine” dayalı bir siyasi yapı kuracaklar.

Bunun önüne geçmenin tek yolu, PKK’nın silahlarıyla Kandil’de konuşlanmasına devam etmesi, fırsat buldukça sağa sola canlı bomba göndermesi, düşük yoğunluklu çatışmanın sürmesi, terör var bahanesiyle Kürtlerin dil ve kimliklerinden kaynaklanan temel sorunlarının ertelenmesi, böylece iyice siyasallaşmış Kürtlerin bir kısmını siyasal iktidara karşı istim üstünde, devamlı eyleme hazır bir noktada bekletmek, seçim zamanı gelince de “faşizme karşı birleşik cephe” sloganı veya “halk ekmeği size vereceğiz” vaadiyle oylarını alıp “AKP-MHP faşizmine” gününü göstermenin hayalini kurup, seçim sonrasında aldığı yenilgiyle kös kös evine gidip bir dahaki seçimde aynı oyları “kurdukları cephede” tutmanın yolunu aramaktır. Yıllardır bu taktiği uyguluyorlar ve ne yazık ki seküler Kürt camiası da onların rahleyi tedrisinden geçtiği için her defasında “demokrasi güçleri” dedikleri bu uyanıkların kurduğu tuzağa düşüp duruyorlar.

Şimdi, inisiyatif Kandil’den alınıp İmralı’ya geçince, paniklemeye başladılar. Eyvah, galiba bu sefer Kürtler kendi “kimlik ve dil” sorunları gibi çok “küçük” sorunlarını, bizim “iktidardan kurtulma” gibi çok “büyük” sorunumuza tercih edecekler;böyle bir durum olursa eğer, Erdoğan tekrar başımıza Başkan olacak, bize de bir kez daha “vurulduk ay halkım unutma bizi” türküsünü söylemekten başka bir şey kalmayacak.

“Biz aşağıda imzası olanlar”ın listesine baktım, önemli bir kısmını tanıyorum, aralarında vakti zamanında örgüt kurup devletin dibine dinamit koyanları mı ararsın, AK Parti iktidarında üç sene öncesine kadar deniz kuvvetlerinde istihbarat başkanlığı yapmış olanları mı ararsın, vakti zamanında benimle birlikte Özgür Gündem’in kuruluşunda yer alıp gazetede yöneticilik yapanı mı ararsın, her cinsten, her........

© Habertürk