menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çin Seddi neden inşa edildi?

155 1
03.09.2025

Bir kafede; her masada birbirlerinin yüzündeki derin kuyulardan sır çekmek ister gibi birbirlerine bakarak sadece kendilerinin duyacağı bir sesle konuşan, birbirlerinin “küçük zaferlerine de büyük yenilgilerine” de ortak olmak ister gibi huşu içinde sohbet eden müşterilerin içinde bir masa bulmuş; bir dostumla kahve içerek sohbet ediyorduk.

Dostum bir ara elini alnına götürüp yakınmaya başladı:

“Geçmiyor şu baş ağrısı ya,” dedi.

“Ne zaman başladı?” diye sordum.

“Sabah ağrıyla uyandım. Gece geç saatte, bir kadeh şarap içmiştim, galiba ondandır,” dedi.

“Biliyor musun, şarabı baş ağrısına ilaç ararken bulmuş insanoğlu diye bir bilgi var bende. Aklımda nereden kalmış hatırlamıyorum ama. Neye niyet neye kısmet!” dedim gülerek.

“Nasıl?”

“Bilemiyorum. İcadı tarihten de eskiymiş meretin. Belki de baş ağrısından mustarip birisinin aklına, hele şu üzümü ezip bir iksir yapayım, belki de baş ağrıma iyi gelir fikri gelmiştir. Baş ağrısına iyi gelmemiş, senin halinden belli ama başa bir haller yaptığı muhakkak.”

Gülüştük ve bu minvalde bir süre sohbet ettik.

Şuraya vardık sohbetin sonunda:

Bir iş sadece o iş için murad edileni ortaya çıkarmaz, o sonuca varayım derken, o sırada insanın aklına hiç gelmeyen, hiç beklemediği başka kazançlar, fırsatlar, imkanlar çıkarabilir önüne.

Zira hayat sürprizlerden mürekkep!

Mesela bugünkü Amerika kıtasının keşif tarihi, sembolik olarak 1492’dir. Cenevizli bir denizci olan Krisof Kolomb bu tarihte Atlantik’i aşarak Karayip’lere vardı. Uzak pazarlarda kendilerinde bulunmayan malları Avrupa’ya getirme fikri, uyanık tüccarların yeni yerleri keşfetmelerine yol açtı. Asya’ya giden daha kısa bir yol olmalıydı; zira Konstantinopolis Müslümanların eline geçmişti, İpek Yolu maliyetli bir yoldur bundan böyle, deniz yoluyla giderlerse eğer, Asya’da onları mutlu edecek yeni pazarlarla karşılaşacakları muhakkaktı.

Asya’ya giden daha kısa bir deniz yolunu bulalım derken, o zamana kadar bilinmeyen yeni bir kıtayı, Amerika kıtasını keşfetti insanoğlu. Asya’dan daha çok ipek, daha çok zenginlik umarken, daha yakınında, Amerika kıtasında daha çok altın, daha çok gümüş buldu. Yetinmedi, mısır, domates, patates, fasulye, kabak, tütün gibi ürünleri oradan alıp Avrupa’ya taşıdı, Avrupa’dan da bütün dünyaya yayıldılar.

Böylece eski dünyanın insanları bir yığın şeyin yanında yeni yiyeceklerle de tanışmış oldu.

Bir örnek de edebiyattan… Ahmet Hamdi Tanpınar, şair olmak istiyordu. İlk yolculuğu da şiir yolculuğudur. Kelimeler firar ediyordu beyninden her lahza, gidip şiir ağacına konuyordu. Başladı yazmaya. “Bursa’da Zaman”ı yazdı mesela. Zaman “abasız, postsuz bir derviş” olmuş, çıkmıştı karşısına. Yazdığı her mısra sızıyordu bir şekilde, “Ne içindeyim zamanın/Ne de büsbütün dışında;/Yekpâre, geniş bir ânın/Parçalanmaz akışında” gördü kendini. Ama heyhat, bu yolculukta kendisinden kat kat güçlü, kat kat ahenkli, kat kat kudretli mısralar döktüren Yahya Kemal nam bir büyük şair çıkmıştı yoluna. Vardığı yerde, yüzlerce lügat dolusu kelime yutsa da onun mertebesine ulaşamazdı. Vazgeçti şiir yazmaktan, Orhan Pamuk’un deyimiyle, “Şiirde aradığını romanda buldu.”

Bu yüzden bütün o anıtsal romanları aslında upuzun birer şiirdir. İçli bir şiir, kederli… Kayıp gidiyor elimizden koca bir medeniyet, her geçen gün çingene çadırında sabahlamış bir insan ürpermesiyle uyanıyor, uyku sersemi bir insan çaresizliğiyle bakıyoruz elimizden kayıp gidene. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok!

Yine şu setler, duvarlar mesela… En meşhur efsanevi set, üç semavi dinin kitabında da yeri olan Yecüc Mecüce karşı inşa edilmiş settir. Efsanede Kaf Dağı diye geçer. Aşarlarsa eğer hepimize felaket getirecek olan Yecüc Mecüc’ü engelleyen seddi Zülkarneyn inşa etmiş. Kavim, seddi aşıp yeryüzünde bozgunculuğa başladığı an, kıyamet alametlerinden biri zuhur etmiş olacak.

Her asrın Yecüc Mecücleri vardır. Eski Ahit’te Gog ve Magog diye geçerler; Orta Çağ’da ise Asya’da Hunlar, Moğollar, Avrupa’da ise Vikingleri diye bellenmiş. Bu yüzden tarih boyunca yakın komşuları, kendilerine ulaşıp, felaket bulaştırmasınlar diye onlara karşı olmadık tedbirlere başvurmuşlar.

Yaralı bir ruhla dünyaya gelmiş, bugünkü hallerimizin karanlık romanlarını yazmış bir büyük kurgu ustası olan Franz Kafka, “Çin Seddi’nin İnşasında” (F. Kafka, “Bütün Öyküler”, Cem Yayınları kitabı içinde) adlı........

© Habertürk