menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Malazgirt

18 0
24.08.2025

Çok ama çok uzun süredir işitilmedik türden haberlerdi bunlar. Değil dedeleri, dedelerinin babaları dahi duymamıştı bu kadarını. Türklerin sultanı denizler gibi bir ordu kurmuştu.

Bu orduyu gören gezginler, dervişler ve tüccarlar hayretten dillerini yutmuş gibiydiler ki, bu kez batı yönünden haber getirenler, dilleriyle birlikte beyinlerini de yutmuş gibi konuşmaya başladılar.

Onlara göre gördükleri içindeki Rum kayseri de olan ordular uzak bir mesafeden Sultan Alparslan’ın hareketlerini izlemekteymiş. Bir ordu düşünün ki, Balkanlardan Slavların her çeşidine, Hristiyan Türklerden, her biri iki adam boyundaki sarışın kuzeylilere kadar her cinsten insan mahluku bulmak mümkün imiş.

Bir haziran ayı ortalarıydı. Ravedî aşiretinin gözü pek önderi Şadi o günü hiç unutmayacaktır. 14 Haziran’dı. İsa yıllarından 1071 olmuş idi. Rum İmparatoru Romanos Diogenes’in ordusundan ulaklar Davin’e ulaşmışlardı. Söyledikleri kulaklarında çınlamıştı Şadi’nin ve unutulmayacak kadar önemli, “anlamadım” denemeyecek kadar da açıktı.

“Çıkacak bir savaş vardır, Kürt beyi. Bu savaşta üç hakka sahipsin.

Bizim ordumuzda savaş. Hemen ‘Ben Müslüman’ım’ diyerek mazeret ileri sürme. Bizim ordumuzda Hristiyan olmayan pek çok savaşçı da vardır. Bunu yaparsan bütün askerlerine hak ettikleri........

© Habertürk