Çocuklukta öğretilen yanlış mesajlar: “Hayır” diyemeyen nesiller
Klinik pratiğe başvuran danışanların önemli bir kısmı, “İstemediğim halde kabul ediyorum, sonra da kırılıyorum” cümlesiyle terapilerine başlar. Bu durumun kökeni çoğu zaman çocuklukta bize verilen mesajlara dayanır.
Hemen hepimiz şu cümlelerle büyüdük: “Ama o senin amcan, halan… Büyüklere saygılı ol, onlar ne derse sen sus.” Çocuğun içinden gelen tepkiyi ifade etmesine izin verilmediğinde, zamanla kendi duygularını yok saymayı öğrenir. Psikoloji literatüründe bu durum “öğrenilmiş çaresizlik” ve “sınır ihlali” olarak tanımlanır. Çocuk, iç sesi ona yanlış olduğunu söylese bile, dışarıdaki otoritenin sözünü doğru kabul etmek zorunda kalır.
İyi niyetle söylenen bu söz, aslında çocukların sağlıklı sınırlar koymasını engeller. Araştırmalar, sürekli pasif kalmaya zorlanan çocukların ilerleyen yaşlarda daha düşük özgüven geliştirdiğini göstermektedir (Harter, 2012). Çünkü kişi kendisini korumadığı her durumda, içten içe değersizleştiğini hisseder. Çocuğa “sana taş atana çiçek at” yerine, “sana taş atana sen de taş atma ama sınırını koru” denmiş........
© Haberton
