Kur’an’ı yetersiz gören cahiller!
“Kur’an yeterli bir kitap değildir, eksiktir. Hadisler, âlimler, mezhepler o eksikliği giderir.”, “Kur’an yeter demek zındıklıktır.” gibi hezeyanlar yüzyıllardır gündemden düşmüyor. Ne yazık ki bugün de en hafifiyle Kur’an’a hakaret olan böyle hezeyanlar Müslümanlar arasında yayılıyor. Bunu da kendini söz de âlim, ilahiyatçı, tarikatçı olan tipler savunuyor. Fetullah münafığı da, “Hadisin Kur’an’a ihtiyacından çok, Kur’an’ın hadise ihtiyacı vardır.” şeklinde formüle ettiği bu hezeyanı yıllar ortaya atmıştı.
Bu tiplerin Kur’an cahili oldukları çok açıktır. Çünkü Kur'an'ın yeterli bir kitap olduğun, beşeri hiçbir insana muhtaç olmadığı bizzat Kur’an’da onlarca ayetle açıklanmaktadır. Çünkü aynı hezeyanı kadim müşriklerde ileri sürmüşlerdi. Kur’an indiği dönemde onların ağzına tokadı vurduğu gibi günümüzde de aynı hezeyanı savunanların ağzına aynı şiddette tokadı patlatıyor.
Mesela Allah, kitabın indirilmesini yeterli görmeyenlere hitaben Ankebût suresi 51. ayette şöyle buyurmaktadır:
“Kendilerine indirilen bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır.”
Günümüzde de eğer indirilen Kur’an birilerine delil ve mucize olarak yetmiyorsa ona hiçbir şey fayda etmez. Tepesi üstü şirk bataklığına saplanmış demektir.
Yine Rabbimiz En'am Suresi 114. ayette indirilen kitabın açıklandığını şöyle buyrulmaktadır:
"Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?"
Bu ve benzeri ayetler, Kur'an'ın din adına rehberlik için yeterli olduğunu ve insanların başka kaynaklara yönelmesine gerek olmadığını ifade eder.
Kur’an gibi “Kemal” bir kitap (Bkz: Maide 3. Ayet) ortada iken onun sunduğu delilleri görmezden gelip atalarının uyduğu sisteme göre hayatlarını yönlendirenlere Kur’an’ın aşağıdaki ayetlerini okumalarını tebliğ ediyoruz:
“Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.” (Nahl, 89)
“Rabbinin sözü hem doğruluk, hem adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur.” (Enam, 115)
“Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (Enam, 38)
“O yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kuran’dır.” (Yasin, 69)
“Onlara ayetlerimiz açık açık okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar ‘Bize bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.’ dediler. De ki ‘Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece vahyolunana uyuyorum.” (Yunus, 15)
“Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.” (İsra, 89)
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa ve deniz de arkasından yedi deniz daha katılarak kullanılsa; yine de Allah’ın kelimeleri tükenmez. Allah üstündür, bilgedir.” (Lokman, 27)
“Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.” (Furkan, 30)
Kur’an’ın getirdiği dinin adı İslam’dır ve İslam dini son inen ayetle tamamlanmıştır. Bu tamamlanmış haliyle insana rehber olarak yeter.
Kur’an bana da rehber olarak indi. Bunu kabul edip anlayarak okumaya başladığım zaman ne kadar Kur’an cahili olduğum gerçeğinin farkına varmıştım.
Müslüman bir ülkede doğdum, annem babam Müslümandı ve ben de iradem dışı onların bana dayattıkları dini kabul ettim. Aklım mümeyyiz vasfa erince inandığım dinin ilkelerinin doğru olup olmadığını araştırmaya başladım. Bu hususta önüme Kur’an’dan başka binlerce kaynak çıktı. Bazı hocalarda sanki Kur’an bana inmemiş gibi benim Kur’an’dan bir şey anlayamayacağımı söylüyordu. Bu bana çok ters gelmişti. Öyle ya Allah bana bir kitap veriyor ve beni o kitaptan imtihan edeceğini belirtiyor; ama bazı hocalar benim o kitabı anlayamayacağımı söylüyordu! Bu tam bir çelişkiydi. Onlardan ve atalarımdan öğrendiğim dinin doğru olup olmadığını İslam dininin yegâne kitabı Kur’an’la test etmeye karar verdim. Çünkü Kur’an; “İçinde asla şüphe olmayan bu kitap yolunda gitmek isteyenler için rehberdir.” (Bakara, 2) diyordu.
Çelişkiler çoktu. Her gün namazımda Fatiha okurken kırk kez, “Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden yardım dilerim.” Dememe rağmen öğretilen atalar dini bana başka yardımcıların olduğunu da söylüyordu. Okuduğum eserlerde Allah’tan başka başta peygamberler, şehitler, gavslar, kutuplar bana yardım edebilecekleri yazılıydı. Hatta tasavvuf kaynaklı eserlerde Abdulkadir Geylani, Hasan Harakani ve benzeri bazı fani zatların ölüleri bile dirilttiğini, yardım isteyenlere “Yetiş ya gavs” dendiğinde yetişip o kişiyi kurtaracağı yazılıydı. Kur'an'la tanıştığımda gerçeğin hiçte bana dayatılan gibi olmadığı fark ettim. Mesela Kur’an’daki Resul, “Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum.”, “Gaybı da bilmem.” diyordu. Hatta Allah'ın Kur’an’da kendisine, “Hakkında azap hükmü........© Habererk
