menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İki dil ikiye bölünmek demektir

24 4
04.03.2025

Toplumsal problemler, içinde bulunulan çağın ruhundan bağımsız ele alınamaz.

Bugünün bir sorununu beş yüz yıl öncenin zihniyeti ile çözemezsiniz.

Milletler çağı ile birlikte, dünya din toplumlarından dil toplumlarına geçti. Artık sınırlar dillere göre çiziliyor, toplumlar kendilerini dillerine göre tanımlıyorlar. Bu, dinin millet hayatında büsbütün etkisini yitirdiği anlamına gelmiyor. Tam aksine -din- bir dayanışma unsuru olmaya devam ediyor. Antony D. Smith ”Seçilmiş halklar” isimli çalışmasında, milliyetçiliğin güç kaynaklarından birinin din ve kutsallaştırma olduğunu söyler. Hemen her milletin tarihinde Allah tarafından seçilmiş olma, özel bir misyonla görevlendirilmiş olma iddiası vardır. Milliyetçilik gücünü kutsalla olan bu izdivacından alır.

Dinin birleştirici yanına rağmen dil birliği yoksa din tek başına ortak duygular yaratmaya daha doğrusu bir arada yaşamaya yetmiyor.

Bir toplum birbirini anlayamıyor ve konuşamıyorsa birlik olabilir mi? Millet olmanın birinci şartı, ortak bir dile sahip olmaktır.

Etnik gruplar da kendilerini dilleriyle tanımlarlar; dilim farklı olduğuna göre öyleyse ben sizden değilim, diye düşünürler. İddialarının tek dayanağı dil farkıdır. Toplumda ortak dil zayıflayıp yerel diller güçlendikçe dil sayısı kadar proto milletler ortaya çıkmaya başlar.

Onun için günümüzde sınırlar dillere göre çiziliyor. Dilin kimlik oluşturmadaki rolü milletler........

© Habererk