Dış Politika Misyonerlik Faaliyeti Değildir!
Geçen yıl bu günlerde dünyanın en tehlikeli teröristlerinden biri olarak kırmızı bültenle aranan, başına on milyon dolar ödül koyulan Şara, geçen ay BM’de yaptığı konuşmadan sonra, pazartesi günü, Beyaz Saray’da Trump’la baş başa ve heyetlerle birlikte (Toplantılarda Hakan Fidan’da varmış) görüştü. Nereden nereye!
Reuters’in haberine göre, aynı gün SDG, ABD Dışişleri Bakanlığına dilekçe vererek başkanları (!) Mazlum Abdi’ye vize verilmemesinin gerekçesini sormuş. Olay şöyle gelişmiş: SDG Beyaz Saray’a başvurarak Abdi için Trump’tan randevu istemiş. Randevu verilmeyince, her retten sonra bir sonraki olmak üzere, sırasıyla Başkan Yardımcısından, Dışişleri Bakanından, Savaş Bakanından, Ulusal Güvenlik Danışmanından ve Genelkurmay Başkanından da randevu istenmiş. En sonunda kim olsa olur noktasına gelmelerine rağmen yine de randevu alamamışlar. Bunun üzerine vize başvurusunda bulunmuşlar ve bu başvuruları da reddedilmiş.
Henry Kissinger hayatta olsaydı ‘’Dış politika misyonerlik faaliyeti değildir’’ derdi. Bir başka ifadeyle emperyalist devletlerin kullandıkları devletlere, örgütlere veya kişilere vefası olmaz. Taraflar menfaatleri uyuştuğu sürece birlikte hareket ederler. Menfaatler farklılaştığında herkes başının çaresine bakar. Ortadoğu’da bu tespitin bir sürü örneği yaşandı.
Amerika ve İran, silahlandırdıkları Irak Kürtlerini Sovyetlere yakınlaşan Irak’a isyan etmeye davet ettiler. Barzani kuvvetleri kısa sürede ülkenin kuzeyini ele geçirdiler. İsyanı bastıramayacağını anlayan Irak, Cezayir’de İran’la masaya oturdu. ABD ve İran’a istenen tavizleri verdi. Bunun üzerine ABD isyancıları ortada bıraktı. Silah, mühimmat, gıda ve istihbarat desteğini anında kesti. Asıl önemlisi uçaklarını çekerek Irak’a ‘’Kuzeyi istediğin gibi bombalayabilirsin’’ mesajını verdi. İran sınırları kapattığından Irak bölgeyi dümdüz yaptı. On binlerce Kürdü katletti.
Molla Mustafa Barzani tanıştığı bütün Amerikalılara, biri bile cevaplanmayan onlarca mektup yazdı. Amerika’da sıradan bir hastanede yalnız başına vefat etti.
Şah Amerika’nın Ortadoğu’daki en güvendiği isimdi. Beyaz Sarayın hiçbir talebini ikiletmezdi. Öyle ki ezelden beri İran’a ait olan Bahreyn’e bir rica üzerine bağımsızlık verdi. Şah, ABD’nin........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein