menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zaman bilgisinden bizim payımıza düşen nedir

10 0
previous day

“Olmuş ve olacak hadiselerin birbiri ardınca cereyan edişinin düşüncemizde meydana getirdiği başı ve sonu belli olmayan soyut kavram, vakit” anlamıyla zaman (Kubbealtı Lugatı), İlm-i İlahî’nin yani metafiziğin konusudur.
Zaman, sadece geçmiş ve gelecek olan değil, ikisinin arasında da hep geçmeye ve gelmeye durandır. Buna göre, zamanı söz konusu oluş-akış içinde bizzat hissederek yaşamamız gerekir ama biz gündelik hayatın telaşı içinde onu çokça unuturuz ve çok az hatırlarız.
Bu sebeple zamanın, kendiliğinden vuku bulan bu unutma ve hatırlamadaki eşitsizlik nedeniyle gereğince tartışılması ve anlamlandırılma gayreti tamamlamış da değildir. Bilakis zaman tartışması, hep yeniden başlayandır ve bu yanıyla o sanki bir askıdaymış gibi durur; salınımının sabitlenmesi mümkün olmadığı gibi yere indirilmesi yani mutlak bir tanıma bağlanması da mümkün değildir.
Zira, Molla Sadrâ’nın kelimeleriyle “Zamanın, zamansal uzama sahip tabii sûretle birlikte olan durumu, matematiksel miktarın, mekânsal uzama sahip cisimsel sûretle birlikte olan hali gibidir. Bunu bil, zira bu, dayanakların en kullanışlısıdır.
Zamanın mâhiyeti hakkında birazcık düşünen kimse onun ancak akılda bir itibara sahip olduğunu bilir.

Bu mâhiyet zamana iliştiği için, onun zamana ilişmesi, siyahlık ve sıcaklık vb. hârici arazların şeylere ilişmesi gibi, varlık bakımından olan bir ilişme değildir. Bilakis zaman bizzat iliştiği şey sebebiyle tahlîlî arazlar cümlesinden olur. Bu gibi arazların ayandaki varlığı ancak iliştiği şeylerin bizzat varlığı........

© Haber Vakti