Siyasal Alevîlik’le ilgili bazı doğrular ve yanlışlar
Toplumsal hafızamızı on yedi günle sınırlayan araştırmacılar galiba haklılar.
Gerçekten çabuk unutuyoruz.
Gerçi -tarihi de bir yana bırakalım- kendi zamanımızda acı ve üzüntü veren öyle olaylar var ki, onları unutmak aslında daha isabetli görünüyor. Ancak böylesi bir unutma, söz konusu olayları doğuran şerli niyetlerin, karanlık emellerin, kirli tezgahların… yeniden tedavüle konulmasıyla da problemli hâle geliyor.Bugünlerde bunun tipik örneklerinden birini yaşıyoruz: Siyasal Alevîliğin hortlatılması!
1978 yılında Sivas ve Kahramanmaraş’ta, 1980’de Çorum’da, 1993’te Sivas’ta yaşanan elîm olayları unutmayanları tedirgin eden söz konusu hortlatılmanın özelliği, ‘Ben yeni duydum’ aymazlığına tabi olanların elinde tehlikeli bir kıvılcıma hemen dönüşebilme istidadına oluşudur. Bu kıvılcımın daha çok komünist, solcu, Kemalist, ateist… vasıflarıyla kaşarlanmış Alevî türkücü, şarkıcı, şair, zenne… tipler tarafından sosyal medyada üretilmek istenmesi de konunun daha özel bir boyutudur.
Şimdilik bu güncel durumu tekrar açmak üzere paranteze alarak, Siyasal Alevilik teriminin kökenine ve tekrar tedavüle konulmak istenmesindeki sebeplere ana hatlarıyla bakalım:Siyasal Alevilik, başlangıcındaki Şiî/Aliî, ortasındaki Bâtınî ve İsmailî şeklindeki genel adlandırmanın bir gereğidir. Zira Şiîlik özü ve ihdası itibariyle Peygamber Aleyhisselam’ın maddi ve manevi mirasının taşınmasına mahsus siyasî bir oluşumdur.
Peygamber Aleyhisselam’dan sonra hilafetin / önderliğin Hz. Ali’ye (r.a.) verilmeyişini kendilerine mesele edinenlerin taraftarlık........
© Haber Vakti
