menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sanat ve nazariyat mirasımız

11 0
14.04.2025

Önceki yazımızda meallerini verdiğimiz ilahi hükümler doğrultusunda meyl olarak heva hevesimizin inanç temelinde tesisini olumlu bir teveccüh ve istikbal ile kayıtlı hale getirme esasında teveccühümüzü Rabbimize, O’nun Beyt’ine tabi istikbal üzerinden yönettiğimizi zikretmiş, meylin bu sonuca bağlanmasını da büyüklerimizin yöntemini izleyerek meylin niyeti, niyetin yönelmeyi yani teveccühü, teveccühün iradeyi, iradenin istikameti, istikametin ise eylem(ey)i doğurmasına yormuştuk.
Büyüklerimizin emir âlemine tabi olan işlerimizde öncelikle semavi ilişkiyi gözettiklerini ve bu bağlamda âlem ile yine aynı anlamındaki insanın ruhî (nefsî) hakikatlerini bir bütün olarak temellendirdikten sonra detaya yani unsurları ele almaya yöneldiklerini biliyoruz. Biz de bunu göz önüne alarak, sanat temelindeki ilgili örneklerinden birini Gazzâlî’nin düşüncelerinden iletmek istemiştik.

Burada Gazzâlî’nin düşüncesini öne almamızın nedeni, onun yazma eylemini yukarıda zikrettiğim şekilde semavî bir çerçeve (hava/heva) içinde anlatmasındadır. Bu konunun asıl sanat planında heva ve heves etkisine en açık olan müzik olgusu üzerinden anlatılması da mümkündür. Örneğin Kindî, ud’un dört telinden zîr’i ateş, mesnâ’yı hava, misles’i su, bam’ı toprakla ve yine bunları insandaki kalp, akciğer, beyin ve karaciğerle benzeştirmekle kalmamış yine ud’taki o dört teli gezegenlerden Mars, Jüpiter, Venüs ve Satürn’e; mevsimlerden ise yaz, ilkbahar, sonbahar ve kış’a nispet etmiştir. (Muharrem Hafız, Müzik ve Felsefe – Klasik Dönemde İslam........

© Haber Vakti