menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İştikâk ne yana düşer hüsnihat ne yana…

18 0
20.01.2025

Hattatın manaların zarfı olan ilâhî kelimeleri, lafızları… inzal edildiği şekilde tekrar geldiği kata yükseltme fiilini hüsnihattın sebebi olarak belirlemiş ve dolayısıyla hattatın hat eylemini Kur’an’a tabi kılarak, yazma tutumunu da manayı ap-açık olarak iletme yani ilk bakışta okunma şartına bağlamıştık.

Hangi tarzda şekillendiriliyor olurlarsa olsunlar harflerin tekil olarak ilk hallerindeki açıklık yani okunurluk söz konusu şartı tahkim etmektedir. Nitekim harflerin “Elif çubuk gibi, mim çomak gibi…” vb. tekrarlarla bir çocuğun zihnine nakşedilmesi de evvel emirde tekil görünümün hemen fark edilmesine ve ardından okunurluğun teminine yöneliktir.

Son tahlilde hatta sadelik vurgusuna bağlanan bu yönelimin hüsnihat adı altında form/biçim olarak yeni bir düzeye taşınması, ilk açık hattın güzel nitelemesini hak edecek şekilde özel bir kabiliyete, marifete, hünere ya da sanata konu olmasıyladır.

Bu konu oluş, en-Nedim’in, Mekkî ve Medenî yazıyı acem tarzına esas olarak nîm (yarım), müselles, müdevver, kûfî, basrî, meşk, tecâvid, satvatî, masnu’, münabiz (mâil), mürâsaf (birbiri üzerine yatık), isfehanî, sicillî, firamuz, nâsırî, müdevver (yuvarlak), te’im (bir karında iki çocuk)… adlarıyla; aklâm-ı erbaa ve sülüseyn ile sülüs adı altında on iki ayrı adla çeşitlendirmesinden anlaşılacağı gibi (bkz.: el-Fihrist, trc.: Ramazan Şeşen, YEK Başkanlığı), Mahmud Bedreddin Yazır’ın ma’kılî ile kûfîyi başa alarak, aklâm-ı sitteyi kûfî çıkışlı muhakkak, reyhânî, sülüs, tevkî’, nesih ve rıka’ adlarıyla çeşitlendirmesinden de anlaşılacaktır. (Bkz.: Kalem Güzeli, Ketebe)

Öyle........

© Haber Vakti