menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İman ve ümit

8 0
11.05.2025

Yüz basamaklı tasavvufî mertebede recayı, Giriş Mertebeleri’nde 9. basamağa yerleştiren Hâce Abdullah el-Ensârî el-Herevî’nin ilgili anlayışı da Abdurrrezzak Tek’in inceleme-yorumuyla şöyledir:
“Recâ:

Tasavvuf terminolojisinde daha çok havf kavramıyla birlikte kullanılan recâ kelimesi, arzu ettiği şeyin beklentisi içinde olan kalbin duyduğu rahatlık ve ferahlık hissini ifade eder.

Havfın kaynağı Allah'ın gazabı, azabı ve cehennem iken, recânın kaynağı ilâhi rahmet, mağfiret ve cennettir. Sûfîler her iki hâlde de aşırıya kaçmaksızın orta yolun (beyne'l-havf ve'r-recâ) tutulmasının gerekliliği üzerinde durmuşlardır.

Havf ve recâ ile ilgili tarifler, bu tarifleri yapan sûfîlerin mizaç, meşrep ve eğilimlerine göre farklılık göstermekle birlikte söz konusu tariflerde genellikle, manevi gelişimlerinin başlangıcında bulunan sâliklerin daha çok korku ve endişe hissine sahip olmaları gerektiğine dikkat çekilmiş, ancak bu yolda mesafe almalarıyla recâ hâllerinin giderek güçlenmesi ve korku hâllerine denk gelmesinin hatta en ileri aşamalarda hâkim bir his olmasının önemine vurgu yapılmıştır.

Dolayısıyla söz konusu iki kavram birbirinin zıddı gibi görünse de böyle olmayıp birbirlerini tamamlayan iki mertebe olarak değerlendirilmiştir. (…)

Konuya benzer bir açıdan bakan Herevî, recânın, içinde Hakk'a karşı bir muhalefet ve itiraz duygusu taşıdığını söyleyerek onu müritlerin en zayıf mertebelerinden biri olarak kabul etmiştir. Çünkü ona göre kalbini recâya bağlayan kişi, Allah'ın engin rahmetinden dolayı........

© Haber Vakti