Hıristiyan ilahiyatında endişe
İnsanın varlığı hakkındaki kendi soru(n)larının ve cevaplarının (anlam arayışlarının) üstünde kapanması olarak endişe, Aziz Augustinus’un İtirafları’nda teoloji esaslı felsefi ama adı henüz tam konulmamış bir mesele olarak öne çıkar:
“…İşkence çekiyordum, kendimi her zamankinden daha acımasızca suçluyor, zincirlerimin içinde tamamen kopup parçalanana kadar bir o yana bir bu yana dönüp duruyordum, zaten artık ufak bir halka kalmıştı beni tutan, ama sonuçta yine de tutuyordu ya. Sense, ya Rab, yalın merhametinle korku ve utancın çift kat kırbacını yüreğimin en derinlerine indiriyordun, yeniden pes edeyim ve beni tutan şu minnacık, ince halka da kopmasın diye; yeniden güçleneyim ve beni daha sıkı zincirlere vur diye. Ruhumdan şöyle geçiriyordum: ‘Şimdi olsun, şimdi olsun’, ve böyle diye diye artık son kararımı veriyordum. Evet, neredeyse veriyordum, ama veremiyordum, eski halime de dönemiyordum, kıyıda duruyordum ve yeniden soluklanıyordum.
Ha gayret dedim yeniden, hedefe bir adımcık daha yaklaştım, bir adımcık daha, işte neredeyse neredeyse dokunuyordum, tutuyordum. Ama ulaşamıyordum, dokunamıyordum, tutamıyordum, ölümü ölmek ile yaşamı yaşamak arasında tereddütteydim; içime işlemiş kötülük hiç tatmadığım iyilikten daha hâkimdi üzerimde, beni farklı bir insan haline dönüştürecek ana yaklaştıkça daha büyük bir korku salıyordu içime, geri itmiyordu, döndürmüyordu da, ama boşlukta bırakıyordu.” diye itiraf eden Aziz Augustinus, bütün varlığıyla Tanrı’ya tutunduğunda boşluktan kurtulacağını, düşünmesinin neden........
© Haber Vakti
